13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kpop Kpop Nereye Kadar? Şimdi K-Indie Zamanı!


 Bu aralar kpop alemi ilgimi çekecek hiçbir şey yapmama kararı almış gibi göründüğünden (son çıkan kız grupları benden ancak bir “eh işte” alabildi XD ) ve sabırsızlıkla beklediğim GD albümünün çıkışına daha koskoca 5 gün olduğundan (GD bir tane daha mvden resim tweetlerse kafayı yiyeceğim… Yani geriye ne kaldıysa onu…) uzun zamandır hazırlamayı düşündüğüm bir listeyi halledeyim dedim: Favori k-indie gruplarım!
 Açıkçası k-indie ile tanışmam kpopa kıyasla daha yeni. Bulutlu bir günde bir arkadaşımın bana dinle seversin diye bir Nell şarkısı göndermesiyle başladı her şey. Önceden severek dinlediğim başka ülkelere ait indie grupları vardı ama o zamanlar sürekli koreoke salonlarında zıplayıp hopladıklarını düşündüğüm Korelilerin indiede bu kadar iyi olabileceklerini düşünmemiştim. Oysa neler kaçıp gidiyormuş gözümden? Bizim güzide şarkılarımızdan biri “I love you/I love you/do you love me?/Yes, I do”nun daha havalı versiyonlarından başka hiçbir şey olmayan kpop şarkılarının büyüsüne kapılmış olan benim (kpopta acemilik dönemleri vol.1) önümde yepyeni bir dünyanın kapıları açılmış oldu böylece.

 Aslında indie teriminin neyi tanımladığına karar vermek çok zor, hatları en flu olan müzik alanlarından biri çünkü. İndie sözcük olarak İngilizce “independent” yani bağımsızdan türemiş bir kelime. Yani büyük şirketlerin boyunduruğu altına girmeden görece daha küçük şirketlerden albüm çıkarıp kendi bağımsızlıklarını korumaya çalışan grup ya da sanatçıların (burada sadece müzikal açıdan konuşuyorum yoksa sinemada ve modada da indie kavramı mevcut) tavrı için kullanılır bu tanım. Tabi kendi yolundan giden bu müzisyenler genel popüler kültürün daha dışında bir müzik yapma imkanı bulabildikleri için zamanla “indie” bir müzik tanımı olarak kullanılır oldu. Biraz mainstream olduğunu da söyleyebiliriz, zamanında çok yaygın olarak her şeyin önüne getirilen “alternatif” terimi gibi (neyin alternatifi, kimin alternatifi?!) entelektüel görünmeye çalışan tiplerin kullandığı bir kelime olduğunu da… “Ah, ben sadece indie-rock dinliyorum… Bütün o soft melodiler smooth vokaller ruhuma dokunuyor sanki…” (Bu cümleyi yazdıktan sonra o entellerden birinin de ben olduğumu fark ettim. Siz uğraşıp kendinizi yormayın, ben kendi kendimi yargılarım daha sonra -_- )

 Evet, bu anlaşılır olmak uğruna yapılmış ultra karışık indie açıklamasından sonra (suç benim değil modern çağda sanat tam anlamıyla bir kaos. Her şeyi tanımlamak için bir yüz yıl daha beklememiz lazım zannederim) benim kişisel indie tanımımı söyleyebilirim sanırım: İndie benim için yumuşak akustik gitar ile klavye rifleri  ya da basit elektro girişler belki biraz da etnik çalgıların birleşiminden oluşan hafif melodiler, bu melodilerin sesini bastırmasına izin vermeyecek kadar güçlü ama ritmle uyum sağlayabilecek kadar yumaşak vokaller, anlamlı sözler, içerdiği genel melankoliye rağmen bir şekilde insanı rahatlatan bir müzik demek. Hayatı acısıyla tatlısıyla kabul etmek gibi, buruk ama bilgece bir gülümseme gibi… Ve aşağıda kısaca tanıtacağım 5 grup bu tanımı az çok karşılıyorlar.

1.Lucite Tokki

  En yeni keşiflerimden biri olan Lucite Tokki iki üyeden oluşan bir indie grubu: Vokal ve klavyeden sorumlu olan Cho Ye Jin ve gitarist Kim Sun Young. Önceleri beraber küçük proje ve etkinliklerde yer almış olan ikili sonradan Kore’nin en büyük indie müzik şirketlerinden biri olan Pastel Music’in bünyesine katılarak 2007’de ilk albümleri Twinkle Twinkle’ı çıkarmışlar.

 Lucite Tokki’nin en sevdiğim yanı müziklerinin aynı zamanda hem acı hem de tatlı bir tada sahip olması. Şarkıların içinde bir hüzün var ama görece neşeli ritmlerin ve Cho Ye Jin’in sakin vokalinin arkasına öyle hoş bir şekilde gizlenmiş ki, bunalmak yerine rahatlıyorsunuz. Şarkıların sözleri ise kendi tecrübelerinden, doğada onları etkileyen olaylara kadar geniş bir yelpaze içinde yer alıyor. Mesela ilk albümleri Twinkle Twinkle’ın ilk parçası Piano Lesson Sun Young’un eskiden aşık olduğu bir çocuk ve ona yakın olabilmek için çocuktan kendisine gitar çalmayı öğretmesini istedikten sonra yeteneğini fark edişi hakkında bir şarkı. Bununla birlikte Grow To Glow albümlerinde yer alan Go ise “kaldır o poponu oturduğun yerden!” temalı daha funky bir parça. Küçük bir öpücük, yağmurun yağışı, bahar mevsimi, yaz günlerinin tembelliği, çocukluk döneminin haylazlıkları… Çoğu Lucite Tokki şarkısı hayatın içindeki basit ve belki de bu yüzden mükemmel olan şeyler üzerine kurulmuş dinlenesi parçalar.

 İki üyesi de yetenekli ve hayat dolu, hayır hayatla dolu olan bu grup cafeler, barlar, kimi halka açık alanlar gibi yerlerde kendilerini tanıtmaya çalışıyormuş. Kore’de olsam onlara rastladığım ilk parkta bir banka oturup gökyüzüne dalarak müziklerinin tadını çıkarırdım ama şimdilik dünyanın bir ucunda belki 3-5 insanın onları dinlemesini sağladığımı ummakla yetineceğim sanırım…

 Göz atılası Lucite Tokki Şarkıları: The Way, Go, Summer, Piano Class, December, City of Future, The Day It Rains, Spring Spring Spring, The Sweetest Loser

2.Bye Bye Sea

 Aslında kdrama izleyenlerin çoğu bu grubu bir yerlerde görmüş olmalı hele de Kim Hyun Joong hayranıysalar. Playfull Kiss’i hatırladınız mı? Peki ya oradaki taşralı çocuğun arada çıkıp şarkı söyleyen tuhaf arkadaşlarını? Evet, o turuncu kıvırcık kafa ve ekibinden bahsediyorum. İşte gördünüz mü çoktan tanıyormuşsunuz, benim haklarında konuşmama gerek bile kalmadı artık. Diğer gruba geçelim…

 Ehuhehe şaka yaptım. Gerçekten bu kadar kolay kurtulabileceğinizi zannetmiyordunuz değil mi? XD Bye Bye Sea dramalar sayesinde keşfettiğim nadir gruplardan biridir, çünkü ben genelde gruplar sayesinde drama keşfedenlerdenim (Sevdiğim grup dramanın ostsinde yer alır, ben de şarkıyı duymak için diziyi izlerim XD ).

 Bye Bye Sea Namu (vokal, gitar), Joon Hyuk (bateri) Myung Jae (bass) ve Dae Hyun (programlama, klavye) olmak üzere 4 üyeden oluşan bir indie-rock grubu. Kariyerlerine 2006 yılında Hongdae sokaklarında başlamışlar, 2007’de isimlerini Bye Bye Sea yapmaya karar vermişler. Bir sonraki sene ise müziklerini daha iyi tanıtabilmek için Fluxus Entertainment bünyesine katılmışlar. 2010’da da ilk mini albümleri “Boy’s Universe”i çıkararak müzik piyasasına ilk resmi adımlarını atmış olmuşlar.

 Bye Bye Sea’de beni en çok cezbeden şey vokal Namu’nun sesi aslında. Mini albümleri Boy’s Universe’te kendini belli ediyor olsa da asıl büyüsünü ilk full albümleri City Complex’te hissediyorsunuz. Namu bu albümde sesiyle tabiri caizse ip üzerindeki bir cambaz gibi oynuyor. Üstelik ilk albümlerinde daha fazla hissedilen o hüzünlü hava ikinci albümde klavye ve elektronun oyunbazlığı ve buna uyan Namu’nun sesi sayesinde yerini daha neşeli bir havaya bırakıyor. Tabi ki bazı slow parçalar var ama albüme adını veren City Complex gibi bir enerji bombası da var son albümlerinde. Daha önce de önermiştim zaten burada, bence City Complex Korece müziği sevenlerin farklı bir şeyler görmek için göz atması gereken bir albüm.

 Göz Atılası Bye Bye Sea Şarkıları: Star Light Falls, Beautiful Dance (bu arada bu iki şarkı Dream High 2 izleyenlere de pek bir tanıdık gelecektir), Tells My Mind, Never Stop, City Complex, Fight Club

3. Vodka Rain
 İşte indienin kelime anlamıyla karşılığı olan bir grup: Vodka Rain. 2005’te çıkışını yapan soft rock genresine ait bu grup bir şirketin kanatları altına sığınmadan şimdiye kadar 7 albüm çıkardı, hatta “Romantic Vodka Rain” adı altında bir konser turnesi bile düzenledi. Tabi önlerindeki tek engelin şirketlerin promosyon imkanlarından yararlanamamak olduğunu zannediyorsunuz fena halde yanılıyorsunuz. Şu ünlü MOGEF’in sadece Big Bang ve YG ile problemi olduğunu zannederdim meğerse “Night Time Restaurant” şarkıları sebebiyle Vodka Rain’i de banlamış geçen sene… Koreli yetkililer ve müzikal özgürlüğe olan gıcıklıkları…

 Her neyse konumuza dönelim yoksa GDnin albümünün kesin banlanacağı mevzuuna dalacağım gene. Ne diyordum? Vodka Rain vokalde Ahn Seung Joon, gitarda Lee Hae Wan, basta Joo Youn Ha ve bateride Seo Sang Hoon olmak üzere 4 üyeden oluşmakta. Şimdiye kadar 7 albüm çıkarmış olsalar da ben sadece 3ünü dinleme imkanı buldum ve son albümleri olan Faint favori albümlerim listesinde kendisine pek kolay sallanmayacak bir yer edindi. Faint albümü “hayatta unutulmaya yüz tutmuş şeyler” şeklinde oldukça hüzünlü bir tema çevresinde dönen duygusal bir albüm. Hatta vokal Seung Joon’un bu temayla ilgili şöyle bir açıklaması var:

“Bir albüm çıkarmaya karar verdiğimizde daima o albümde anlatmak istediklerimizin ne olduğu hakkında konuşuruz. Bu albümde (Faint) unutulmaya başlamış şeyler, eğer müziğimizin içine koymaysak unutmaya başlayacağımızdan korktuğumuz şeylerden bahsetmek istedik.”

 Vodka Rain’in müziği genel olarak çok duygusal ama gene de bir şekilde sıkmıyor insanı. Hafif ve basit bir güzelliğe sahip melodilerinin, sanatsal bakış açılarının ve e önemlisi popüler olanı boş verip kendilerini anlatmaya çalışmalarının buna katkısı inkar edilemez... “Gecenin bilmem kaçı, acıktım” diye başlayıp önceden sevilen bir insana duyulan özlemi anlatan bir şarkıya sahip olan bir grup başka nasıl tanımlanır bilmiyorum.

Göz Atılası Vodka Rain Şarkıları: 그때, 우리는(O zamanlar, Biz), Difference, The Farewell Song, 심야식당 (Geç Saatte Yemek), Dreamlike
4.Raspberry Field

 Hakkında daha önce de yazı yazdığım bir grup olan Raspberry Field Soy ve Jang Joon Son olmak üzere iki üyeden oluşuyor. " 있나요…? (Hiç Gördün mü?..) ve "토요일 오후에 (Cumartesi Öğleden Sonrası)" isimlerinde iki albüm çıkarmışlar ve bence gayet iyiler. Haklarında söylenecek pek bir şey yok, sadece Soy’un hafif sesini ve müzik tarzlarını rahatlatıcı buluyorum o kadar ^^

Göz Atılası Raspberry Field Şarkıları: Saturday Afternoon, Wanna Be Loved

5.Nell

 İşte geldik hayatımın sonuna kadar müziğiyle bana eşlik edeceğini düşündüğüm gruplardan birine: Nell. Nell bir arkadaşım tarafından bana gönderilen ilk şarkısının sonuna geldiğimde ne dediğine dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen çoktan şarkının büyüsüne kapılıp tekrar tekrar başa sararak dinlediğim bir grup. Nell “Müziği seviyorum” deme cesaretini gösteren her insanın hayatında bir kerecik de olsa dinlemesi gereken bir grup.

 Kim Jong Wan (vokal, gitar, klavye), Lee Jae Kyung (ana gitar), Lee Jung Hoon (bas gitar), Jung Jae Won (bateri) olmak üzere 4 üyeden oluşan Nell 2001’de Seo Taiji’nin şirketi Goesoo İndigene’den çıkış yapmış. Fakat Seo Taiji bir efsane olduğundan ve grup tamamen kendi müziğini yapmasına rağmen (bütün Nell şarkıları vokalist Kim Jong Wan tarafından yazılıp bestelenmekte)  Seo Taiji’nin gölgesinde kaldığından ve insanlar tarafından müzikleri Seo Taiji’ye aitmiş, onun yeteneğinden kaynaklanıyormuş gibi göründüğünden 2006’da ilk şirketlerinden ayrılıp Woolim Entertainment’la anlaşmış. Ve ondan sonra çıkardıkları ilk albümleriyle bir hit olan “Time Spent Trough The Memories”i ortaya koymuşlar ki kendisi benim de en sevdiğim Nell parçalarından biridir.

 Şimdiye kadar 8 albüme imza atmış Nell’in müziğinin büyük bir hayranı olmama rağmen hala nasıl tanımlarım bilmiyorum. Öncelikle Nell’in müziğinde gerçekten büyük bir hüzün aynı zamanda bir yaşanmışlık var. Her şarkıları anlamsal bir yoğunluğa sahip, gerçekten şiirseller; öyle ki bazı şarkılarının sadece sözlerine bakıp büyüsüne kapılabilirsiniz. Müzik de aynı şarkı sözleri gibi yoğun ve anlam dolu. Şarkıları için çok “catchy” diyemem çünkü bundan çok daha fazlası var. Ahh, gerçekten tanımlayamıyorum, benim hissettiklerimi hissetmeniz için dinlemeniz lazım sanırım.

 Göz Atılası Nell Şarkıları: Buna öneri yok XD Ciddiyim Nell kendi ellerinizle keşfetmenize değecek kadar değerli bir grup. Üstelik buraya kadar okuma zahmetine katlanmış birinin elinden keşfetmenin o muhteşem heyecanını alamam değil mi?
 Gene de küçük bir ipucu isteyenler için... Bir süre önce Nell'in son albümü üzerine bir yazı yazmıştım buradan bir bakabilirsiniz. Ayrıca Seperation Anxiety, Time Spent Trough The Memories, Tokyo, Stay isimli şarkıları da benim favorilerim arasındadır ^^


 Aslında daha dinlediğim birçok Koreli indie grubu var: Urban Zapaka, 10CM, Roller Coaster, The Knoxx vb. Ama bunların sadece bana birkaç arkadaşım tarafından gönderilmiş kimi parçalarını biliyorum, sadece üç-beş parçaya göre de koskoca grubu değerlendirmenin haksızlık olacağını düşündüğümden onlardan hiç bahsetmeden yazımı noktalıyorum. Urban Zapaka gerçekten iyidir ama, bunu seven bunu da sevdi mantığından dinlerseniz pişman olacağınızı zannetmem. Hatta belki bu yazıyı okuma zahmetine katlananlardan biri fanı olur da bana anlatır o grubu ^^ Sizin dinlediğiniz başka indie grupları varsa lütfen benimle paylaşın, yeni tarzda müzikler tarafımdan büyük bir minnettarlıkla karşılanır her zaman :D

17 yorum:

  1. K-Indie ben de seviyorum.K-popu kafa bazen kaldırmıyor :) Zitten favorim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh Zitten... Adını duydum, hatta birisi önerdi ama bir türlü göz atamadım. Söylediğin için teşekkürler bin jip, VIPler ve zevklerine güveniyorum XD Önerebileceğin bir şarkıları var mı yoksa sen de benim gibi "kendin keşfet kızııım" diyenlerden misin? hahahaha

      Sil
    2. rica ederim dinlemezsen olmaz şimdi ^^ ve evet öyle diyorum :D ama başlangıç noktanı söyleyeyim bari :P moonlight ve march parçalarını seviyorumm.

      Sil
    3. Önerdiğin iki parçayı da dinledim, özellikle Moonlight'ı çok sevdim. Diğer parçalarına da en kısa zamanda bakacağım, bu kadar zaman ıskalamakla yazık etmişim resmen. Gerçekten çok sağol, harika bir öneri oldu benim için ^^

      Sil
    4. rica ederim nymphe ^^

      Sil
  2. Bende k-indie dinlemek istiyorum bu aralar, en yeni tanıdığım grupta Nell. Fazlasıyla sevdim, daha fazla tanımaya çalışıyorum artık. Diğer söylediğin gruplara da göz atacağım. Hep K-Pop olmaz sonuçta, yenilik de lazım yani. :D

    Teşekkür ederim bu güzel yazı için, bana oldukça yararı olacak gibi. ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim ne demek. Bence de hep kpop olmaz bir süre sonra sıkıyor. Kore rockta da fena gruplara sahip değil mesela bir ara o konuya da değinmeyi düşünüyorum ^^

      Sil
  3. Bye Bye Sea ve Nell şu aralar çokca dinlediğim 2 grup :D Hatta 'nın sen demesen pşayfull kissdeki elemanlar olduğunu bile anlamazdım hehe :)
    Ama gerçekten ( en azından dinlediğim bu iki grup için diyeyim ) çok kaliteli müzikleri var. Mesela Bye Bye Sea beautiful dance şarkısnın hayranıyım ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben onları Playfull Kiss ile keşfettim, nasıl söylemem? :D Diziyi benim için izlenebilir kılan bazı faktörlerdendi. Yoksa ajusshi için dizi izleyecek adam değilim XD
      Beautiful Dance bence de çok iyi bir şarkı, ben de çok severim. Ki o da Dream High 2'da JB ile Jinwoon'un dans sahnesinde kullanıldı ^^ Dramalara çok bulaşmış bir grup Bye Bye Sea, mesela ben izlemedim ama I Am Legend'da da yer almışlar.
      Nell ise cidden başka bir şey...

      Sil
  4. Ben onları kendi kendime keşfettim ama inan o diziyi izlerken bile onların onlar olduğunu anlamadım haha :D Gerçi diziye çok düşmemiştim belkide ondandır. Severim bye bye sea şarkılarını lakin
    Nell'in yeri bende bambaşkadır ^^ Hepsinin sesi mi bir insanın içine işler ya. Buram buram kalite kokuyor her şarkıları. Şu şarkısı güzel bile diyemem düşün diğer şarkıları alınır diye =) Ayıramam yani şarkılarını kolay kolay.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nell'de aynı sendromu ben de yaşıyorum: Cidden ne müziklerini tam anlamıyla tanımlayabilirim ne de şarkılarından birisi için en iyisi bu diyebilirim. Nell için söyleyebileceğim tek bir şey var: Benim içimde bir yerlere dokunan bir iş yapıyorlar. Büyü gibi, gerçekten belli bir tanım bulamıyorum. Sadece Kore müziğinde değil genel olarak saygı duyduğum ve birisi sorduğunda çekinmeden efsane diye adlandırdığım grupların arasında ismini sayacağım bir grup benim için Nell. Dinlemeyenler çok şey kaybeder bence ^^

      Sil
  5. Nell super!! Yeraltinda kalmayi tercih eden gruplarla fazlasiyla hasir nesir bir arkadasim var. Maalesef oyle oldugunu turkiyeye dondukten sonra ogrendim.
    Geri dondugumde canli canli dinleme firsati bulur tavsiye ederim sana umarim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nell kesinlikle süper :D
      Yer altı gruplarına özel bir ilgim var, çünkü onlar tamamen kendi müziklerini yaptıklarından emin olabileceğimiz tek sınıf resmen. İyi ya da kötü-onların yaptığı müziğin olması gereken tanımına en uygun şeymiş hissinden kurtulamıyorum bir türlü.
      Gerçekten mi?! Biliyorsun minnettar olurum, mektup arkadaşlarım yardımıyla ya da bazı yabancı bloglar aracılığıyla falan keşfediyorum ben, zor oluyor XD

      Sil
  6. Konuyla çok alakasız olacak ama bugün ilk defa blogunuzu gördüm ve ilk yazıdan esir alındım tarafınızca :D An itibariyle de bütün yazılarınızı bitirip hayranınız olmuş bulunmaktayım :D

    Ayrıca K-Indie olayı da uzun zamandır aklımdaydı bu yazıyla da kafamda bir şeyler oluştu, teşekkür ederim! ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahaha konuyla alakalı olmaması umrumda bile değil, çok mutlu etti bu yorum beni :D Teşekkürler ^^

      Sil
  7. Nerelerdesin :) hergün kontrol ediyorum yahu... Elif..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Netsel problemler -_- Sırf GDnin comebacki için geri döndüm desem yeri hahaha

      Sil