30 Ekim 2012 Salı
B.A.P Onlara Söylemek İstediğim Cümleyle Geri Döndü: "Stop It"
Hayır, hayır, tabi ki gözümde bu senenin en iyi rookiesi olan B.A.P'nin bütün etkinliklerini durdurup piyasayı terk etmesini, hiçliğe karışıp yok olmasını istemiyorum. Ama gene de sadece 9-10 aylık bir süre içinde 5. şarkı promosyonunu yaparak sahneden dışarı adımını atmamak, bunun yanında tonlarca etkinliğe katılıp birçok variety showda görünmek biraz... fazla değil mi? Başkalarını bilemem ama bu koşturmaca bende ilk uçakla Kore'ye gidip hepsini sarı saçlarından tutarak yataklarına sürükleme, en sevdikleri masalı okuyup uykuya dalmalarını izledikten ve bütün üyelerin battaniyesini düzelttikten sonra anaç bir iç geçirmeyle ışığı söndürüp odalarından parmak ucunda çıkma isteği yaratıyor.
Ama çocuklara duyduğum tuhaf sevgi ve şefkatten dolayı (Elimde değil çok sevilesiler! Hepsi o kadar tuhaf ve sempatik ki...) kenarda köşede kalmış bütün annelik içgüdülerimi toplayıp "çok yoruldu yavrucaklarım" modunda dolansam da B.A.P'nin bağlı olduğu şirket olan TS Entertainment'ın neden bu kadar koşturduğunu anlayabiliyorum: Bu sene kpop piyasasında özellikle rookieler arasında ciddi bir rekabet var. Çok fazla grup piyasaya sürüldü ki bir çoğu da eskilerin debutlarıyla karşılaştırıldığında standart üstüydü. Bir de Kpop zaten ruhu sebebiyle zirvede olmak için sürekli göz önünde bulunmayı gerektiren bir alan; çünkü arkanızda daima en küçük bir duraklamanızda bir omuz darbesiyle sizi devirip sahne ışıklarınızı ve fanlarınızı çalma planları yapan bir ordu bulunmakta. Üstelik TS Entertainment büyük bir şirket olmadığından mesela SM gibi çıkardığı her işi taparak kabul edecek bir şirket sempatizanları topluluğuna da sahip değil (Evet, bir türlü comeback yapmayı becerememesine ve ortalıkta görünmemesine rağmen MAMA oylamasında zirvede olup benim sinirlerimi zıplatan EXO-K'dan bahsediyorum. SMStancilik yapmayın be!). Bu sebepten belki de erkek grubu olarak tek şansı olan (sonuçta ben çok sevmesem de Secret belli bir noktaya gelip yerini sağlamlaştırmış bir gruptur) B.A.P'yi zirveye olabildiğince yakın tutmak zorunda TS.
Gene de bu kadar göz önünde bulunmak gerçekten doğru bir karar mı? Açıkçası emin değilim. Bu hamle daha önce yine görece küçük şirketlerden gelen bazı gruplarda işe yaradı: Woolim'in Infinite'i ve CCM'in T-ARA'sı gibi. Şu anda ikisi de kendilerinden beklenmeyen yerlerde. Tamam, T-ARA Hwayoung olayı sebebiyle biraz gerilemiş olabilir ama gene de eğer kpop dinliyorsanız kız gruplarını sayarken aklınıza gelen ilk 5ten birisi olacağı gerçeğini değiştirmez bu. Üstelik B.A.P her comebackinde sadece görünüş olarak değil müzik olarak da yeni bir şeyler sunmayı becerebilen bir grup. Debut şarkıları olan Warrior ve arkasından gelen Power müzik genresi ve taşıdıkları ruh sebebiyle birbirine çok daha yakın olabilir; ama bu ikiliden sonra gelen No Mercy, Crash ve son olarak Stop It kesinlikle tarzlarının üzerine müzikal bir çeşitlilik de eklemiş çıkışlardır ki görünüş olarak No Mercy'den itibaren bir idolleşme çabası içine girdiklerini ve böylece daha büyük bir kitleye hitap etme şansı yakaladıklarını da gözden kaçıramayız. Bu açıdan şu anda yaptıkları iyi bir piyasa hamlesidir bence.
Ama bir de şu var: Fanlar beklemek de ister. Hafif mazoşist bir yapımız var bizim; sevdiğimiz grubun yeni albümünü, şarkısını, MVsini, programını beklerken midemize giren kramplar eşliğinde kıvranmaktan, diğer fan arkadaşlarımızla nasıl olacağına dair tahminler yürütmekten, 30 saniyelik teaserlar hakkında saatlerce konuşmaktan tuhaf bir zevk alıyoruz. B.A.P daha önce de söylediğim gibi her comebackinde farklı bir tat sunduğundan bende hala bu heyecanı uyandırabiliyor ama açıkçası yeni şarkıları Stop It'i bir No Mercy beklediğim gibi beklemedim ben. Bu comebacke dair haberi okuduğumda aklımdan geçen ilk düşünce "Yuppiii!!" yerine "Yine mi?!" oldu. Ben artık gerçekten B.A.P için beklemek istediğim bir noktaya geldim. Bir Warrior Bunny olarak (Bu arada "Baby" fan ismine savaş açtım bence "savaşçı tavşan" daha güzel yıh yıh) onları özlemeye ihtiyacım var biraz. Gene de çok özletmeyin kendinizi bak!!~hahaha
TS'in gizli stratejisini (!) açıklayıp bütün kirli çamaşırlarını ortaya serdikten sonra biraz da yeni albüm/singledan bahsedelim mi? 3. singleları olan Stop It 3 şarkı içeriyor: Yes Sir, Stop It ve Happy Birthday.
Yes Sir B.A.P'nin hiphop kökenine sadık kalan ve benim için artık grubun simgesi haline gelmiş o düdük sesini bir kez daha kullanan bir intro aslında. Yogguk ve Zelo'nun her zamanki gibi güçlü olan rapine rağmen çok da sert bir parça değil ama, 90lardan kalma funky bir havası var. En dikkat çekici yanı ise teaserdan beri hoşuma giden Daehyun'un uzun notası...Seviyorum Daehyun'un sesini.
Bundan sonra geliyoruz MVnin de sahibi olan Stop It'e. En başta Stop It bende sonuna kadar eleştirme isteği yarattı, çünkü "Nerede benim merhameti olmayan savaşçı B.A.P'im?" diye zırlamama sebep olmuştu birazcık (Power günlerini özlüyor olabilirim...). Ama sonradan bunun bir piyasa hamlesi olduğunun farkına vardığımdan ve yeni birşeyler duymanın o kadar da kötü olmayacağını düşündüğümden öfkemi geri plana atıp B.A.P'nin bu halinin de tadını çıkarmaya karar verdim XD Stop It büyük ihtimalle imaj olarak B.A.P'nin şimdiye kadar yaptığı kpop geleneğine en yakın parça: Sevimli, şirin bir aptallığa sahip ve masum. Benim sevdiğim B.A.P bu değil, ama bu durum Stop It'ten hoşlanmadığım anlamına da gelmiyor çünkü genel kpop avarajının üstünde bir şarkı bence. Müzikal açıdan ise gayet gürültülü, hatta başlangıcı neredeyse kaotik. Vokal kısımlarında biraz daha yumuşayıp yüzünü kpopa dönen Stop It, upbeate fazlaca yüklenmesine rağmen insanı yormuyor ve bununla birlikte Yes Sir'deki o funky havayı da taşıyıp eğlenceli bir şarkı haline geliyor. Gene de ben Yes Sir'ü tercih ederim o ayrı bir konu XD MV hakkında ise söyleyecek pek bir şeyim yok, oldukça sevimli bence. Ayrıca hepsi yeniden sarışın bu yüzden "Sarışın olanı beğendim" esprisine de geri dönüp iğrençleşmenin doruklarına varabilirim rahatlıkla~muhahahaha (MVnin Türkçe altyazılısını buradan izleyebilirsiniz bu arada ^^)
Son şarkı sevgililerin doğumgünlerini kutladıkları ve sonsuza kadar tıpkı bugünkü gibi bir arada olmaya söz verdikleri Happy Birthday. Kendisi standart bir kpop balladı, o yüzden hakkında söyleyecek fazla bir şeyim yok. Güzel aslında, seneye doğumgünümde bana söylesin diye birilerini ezberlemeye zorlayacağım~hahaha 20 senedir aynı kötü melodiyle "İyi ki doğdun" dinliyorum, bana da yazık yani XD
Pekala saygıdeğer okuyucu bir sonraki B.A.P yazısında görüşmek üzere... Aranın fazla olacağını zannetmiyorum, nasıl olsa bunlar iki haftaya kadar bir comeback daha yaparlar~hahaha
_________________________________________________
Bu arada MAMA oylamasına gıcık olmayacağım diye kendime söz vermiştim ama gene için için kaynamaya başladım ben yahu! Birisi bana nasıl oluyor da bir türlü debut yapmak bilmeyen debutını güç bela yaptıktan sonra da bir türlü geri dönemeyen EXO'nun "Best New Male"de birinci olduğunu, hadi onu geçtim f(x)'in nasıl Global Female'de ilk sırayı aldığını, üstüne üstlük Super Junior'ın şimdiye kadarki kareografilerinden üç-beş parçayı birleştirip ortaya koyduğu Sexy,Free&Single'ının en iyi koreografi dalında zirveye oturabildiğini açıklasın!!! Zaten Song of The Year kategorisinde Blue ya da Fantastic Baby'nin olmayışının şokunu hala atlatamamış zavallı bünyem... En azından bu sene çoğu grup katılacak gayet hareketli geçecek diye kendimi avutmaktayım an itibariyle.Yani sonuçta önemli olan show değil mi? DEĞİL Mİİİ?!!
Dipnotçuk: Nedense bu seneki MAMA'da EXO comebacki yapılacakmış en azından çıtlatılacakmış gibi bir his var içimde. Tabi BEAST comebackinin yıl sonunda olacağı haberlerini düşünürsek pekala Cube'dan da bir atak gelebilir tıpkı geçen seneki MAMA'da Trouble Maker'ı tanıttıkları gibi... Gene de EXO daha büyük bir ihtimalmiş gibi geliyor bana.
18 Ekim 2012 Perşembe
Kpop Korsanlarına Merhaba Deyin: Block B Geri Döndü!!
Evet ne diyordum? Kpopun en az kpop olan gruplarından biri, kendi deyimleriyle cesur veletler, “Goril” dansının mucitleri, kimseyi takmayan imajları yüzünden başları azıcık da belaya girmiş hephap insanları… geri döndüüüüüü!!! Öhöm… Her neyse heyecanımı birazcık bastırsam iyi olacak çünkü son bir haftadır twitter aracılığıyla fanlığın dibine vurmam sebebiyle birilerinden azar yemiş bulunmaktayım. İnsan özgür gevezelik etme ortamlarında bile dilediğini söyleyemiyor azizim! (Tamam, çok ama çok azıcık aşırıya kaçtığımı kabul ediyorum ama gene de…BLOCKTOBER’dayız sonuçta!!~haha Evet umutsuz vakayım *baş-öne-eğilir-ve-pişman-ayağına-yatılır*)
Kendi deyimleriyle 8
aylık benim içinse sonsuzluk gibi bir aradan sonra (bu arada repackage albümler
comeback sayılmaz sevgili Zico-shi) dün itibariyle Blockbuster albümüyle
piyasaya geri döndü Block B. Açıkçası benim sabırsızlıkla beklediğim bir geri
dönüştü bu, çünkü Block B piyasada her adımda kendini ortaya koyan nadir
gruplardan. Şarkılarını genelde başta Zico olmak üzere kendileri yazıp besteliyorlar,
koreografilerini kendileri hazırlıyorlar, hatta bu albüm için mv ve teaser konseptlerini
de kendileri belirlemişler. Yani Block B’yi izlediğiniz ya da dinlediğiniz
zaman gerçekten Block B’yi izlemiş ve dinlemiş oluyorsunuz; başkalarının
duygularıyla yazılmış şarkılar eşliğinde, başkalarının hazırladığı
koreografilerle gene başkalarının onlara çizdiği imaj doğrultusunda hareket
eden bir grup idolü değil (Bu arada bu tarzda idollerin kötü ya da yeteneksiz olduğunu
söylemiyorum, birçoğuna ben de hayranım sonuçta. Sadece bu açıdan bakınca Block
B daha…gerçekmiş gibi geliyor bana.).
Blocktober albümü
normal editionında 12 şarkı, limited editionında ise çıkış parçası Nillili
Mambo ve Mental Breaker’ın a capella versiyonlarıyla beraber 14 şarkı içeriyor.
Limited edition henüz satışa çıkmadığı için a capella versiyonları dinleme
imkanı bulamadım o yüzden yazım normal edition üzerine şekillenecek.
Albüm 11.30
şarkısıyla açılıyor. Bu biraz şaşırtıcı çünkü 11.30 hiphop ve orta tempo
R&B arasında dolanan bir aşk itirafı şarkısı. Önceki iki albümünde de
başlangıç şarkısı olarak “işte biz buyuz bebeğim” temalı hepimizin rapperlardan
aşina olduğu o kendini beğenmiş havayla dolu hiphop şarkıları seçen (LOL ve Halo)
Block B neden bu sefer böyle bir tercih yaptı anlayamadım açıkçası. Gene de
11.30 U-Kwon ve Taeil’in vokal yetenekleri çevresinde şekillenip grubun
rapperları Zico, P.O. ve Kyung’un solo kısımları ile de Block B tarzını ortaya
koyan oldukça güzel bir şarkı. Size Block B pastasının kremasından bir parça tattırıyor
gibi, grubun lezzetini tam anlamıyla anlamanıza yetmiyor ama neler vaat ettiğinin
farkına varmanızı sağlıyor.
2. track Interlude.
Zico’nun treaserında da kullanılan bu parça aslında tanıtımlar için seçilen
şarkı olan Nillili Mambo’nun temelinde yatan melodiden başka bir şey değil.
Kendisi an itibariyle telefon zilim ayrıca~haha Kesinlikle korsanvari bir
havası var, ki Zico’nun bu şarkı ve Nillili Mambo için izlediği korsan
filmlerinden etkilendiğini düşününce tam 12den vurduğunu da fark ediyor insan.
Sıra geldi Nillili
Mambo’ya… Interlude’un bir kısmının çalışı ve tahminen Taeil’in –emin değilim
tam olarak ama- “yeaaah”siyle epik bir giriş yapan Nillili Mambo Zico’nun rap
yapmaya başlamasıyla beraber Block B’nin hiphop topraklarına geri dönüyor. Gayet
güçlü bir orkestral melodiyi temeline yerleştirip gene de Block B’nin beslendiği
müzik türü olan hiphopu da ön planda tutabiliyor ve bu ikisi arasında denge
sağlayabiliyor olması Nillili Mambo’nun en güçlü yanı bence. Yani beste
açısından Nillili Mambo kesinlikle bizi “next revel”e götürüyor (ahaha P.O.).
Bunun yanında üyelerin vokal ve rap performanslarından da gerçekten hoşlandım. Sadece
U-Kwon’un solo kısmına ilk girdiğinde tizi vurma çabası biraz kulağımı
tırmalıyor o kadar, sonradan toparlasa da başlangıç çok sırıtıyor bence. Bırak
yüksek oktavlarla Taeil uğraşsın U-Kwoncum senin sesini zaten severim ben, kendini
bu kadar kasmana gerek yok XD Sözler ise eski şarkıları olan Nanlina ile aynı
kıvamda ve bol miktarda swag ile dolu.
Merak edenler için
ufacık bir bilgiyi de araya sıkıştırıvereyim: Kelime anlamı olarak “Nillili
Mambo” eskiden Korece şarkılara eğlence ve hareketlilik getirmek için
kullanılan Korece bir deyiş Nillili ile (bizim ‘hey hey’lerimiz gibi XD ) Küba’ya özgü bir dans ve müzik biçimi olan
Mambo’nun birleşimi. Yani işin özü Block B bizi dans ettirmek istiyor millet!!!~haha
Bir de MVmiz var tabi.
MVnin kpop sınırlarını oldukça zorladığını hatta direkt bütün sınırların
üzerinden Nillili Mambo diye tepinerek (Kyung’un lalalala dansını yapmasını
tercih ederim XD ) geçtiğini söylemem lazım. Aranıyor ilanlarına model olmuş korsanlar,
mafyadan çalınan devasa mücevherler, gizli kumar partilerinde yapılan hileler,
tavada kızartılmak üzere kesilmeye çalışılan tavuklar, bir türlü patlamayan
silahlar, barlarda kadın tavlamalar… Ban yediler mi diye öğrenmeye çalışıyorum
ama bir haber çıkmadı henüz.~ahahaha Vietnam’da çekilen MV Block B’nin hala
kimseyi iplemediğinin 4 dakika 28 saniyelik bir kanıtı sayılabilir bence. Kesinlikle
çok eğlenceli, kesinlikle görülmesi gereken bir şey.
(Hakkında bu kadar
konuşunca gidip bir Nillili Mambo MVsi molası verdikten sonra…) Evet nerede
kalmıştık? 4. track, Kyung sağolsun, ben de dahil olmak üzere herkesin merakla
beklediği Mental Breaker. Genelinde disco funk ile elektroyu harmanlayan bu
parça kesinlikle çok eğlenceli. Kyung ve Zico’nun rapi bile şarkının bu eğlenceli
haline uygun olarak daha aldırmaz/dalga geçici bir havaya bürünüyor. Gene de
benim için şarkının yükseliş noktaları Taeil’in yüksek notası ile P.O.’nun
rapinin karıştığı kısım ile tabi ki U-Kwon söylüyor olsa da benim fena halde
Kyung ile özdeşleştirdiğim “lalala” bölümü :D (Bir gün o dansı ben de yapacağım…Azimliyim,
olacak…)
Block B bizi bu kadar
tepindirdikten sonra azıcık dinlenmemiz gerektiğine karar vermiş olacak ki, 6.
track olan Movie’s Over’la beraber albümün temposunu biraz düşürüyor ve R&B
sahalarına geri dönüyor. Pekala bir pop- rock grubunun da daha baladımsı şarkılarında
kullanabileceği, baterinin önderlik edip gitar rifleri ile klavyenin renk
kattığı bir besteye sahip şarkı. Ve Zico şarkı söylüyor! Yani demek istediğim
rap yapmıyor şarkı söylüyor! Zico on The Block albümündeki Wake Me Up’ı
dinlediğimden beri şarkı söylediğinde sahip olduğu havayla insanı
öldürebileceğini için rapper olmayı seçtiğini düşünür dururdum, sağ olsun haklı
olduğumu kanıtladı bana. Şaka yapıyorum canım, öldürecek kadar güçlü değil…Ama
belki küçük bir kalp krizi?..~hahaha
7. şarkı Taeil’in
solosu olan Where Are You, albümde Block B imzası taşımayan tek şarkı aynı zamanda.
Kendisi yazarı ve bestecisi tarafından Taeil’e hediye edilmiş, Block B de
albüme koymaya karar vermiş. Piyano üzerine kurulu bir ballad bu şarkı. Benim
için özel olmasının sebebi ise ilk defa Taeil’in sesinin erkeksi olduğunu
düşünmeme neden olması. Demek istediğim Taeil grubun ana vokali olarak tabi ki
güzel ve güçlü, üstelik benim de dinlemekten çok hoşlandığım bir sese sahip,
ama Where Are You’da sesinde daha önce hiç fark edemediğim erkeksi bir ağırlık,
bir acı var. Hoşuma gitti…
Bu kadar acıdan sonra
hareketleneceğimizi söylemek isterdim ama üzgünüm sayın okuyucu (bu arada hala
gerçekten okuyor musun yahu? Çok uzun oldu sanki XD ) sırada Romantically var. Jaehyo’nun
teaserında bu şarkının bir parçasını duyduğumda bir “ne oluyoruz?” dedim
açıkçası. Jazz? Block B? Jazz ve Block B bir arada? ERROR ERROR ERROR!!! Funk’ı
anlayabilirdim, rock’ı anlayabilirdim, hiphop-rap ve R&B zaten onların
beslendiği tarzlar, ara da bir pop da yapmak lazım, balladlar Kpopun emri ama
jazz?! Gerçekten bu kadar iyi bir şey beklemiyordum ama çocuklar bu işin
altından güzelce kalkmışlar. Jaehyo bu şarkıda kendini ifade etmeye çalışırken çok zorlandığını
söylemişti showcase esnasında, oysa ben onun solo bölümlerini çok başarılı
buldum; özellikle Zico’nun rapinden önceki bölümü şarkının en güzel
kısımlarından birisi. U-Kwon’un jazz beatboxı yaptığı kısım ise harika…Jazzden
hoşlanan kpop dinleyicileri için bu şarkı bir hazine, ki aşırı yavaş olmayan aşk şarkılarını
sevenler de beğenecektir. Ayrıca neden bilmiyorum, bende tam bir yolculuk
şarkısı izlenimi bırakıyor, başımı arabanın dayayıp dinlemekten büyük bir zevk
alacağım bir şarkı Romantically.
Eveeet, işte Block B’nin
yeni albümü Blockbuster üzerine olan düşüncelerim kısaca bunlar…Kısaca derken
ciddiyim, şarkıları her notasına kadar inceleyip mvnin her saniyesi üzerine bir
a4 kağıdını dolduracak kadar yorum yapmadığım için (ki yazım cidden küçüktür) gerçekten şükran duymalısınız bana :P “Albümden favori
şarkın var mı?” diye sorarsanız, tamamen çenemi kapatabilirsiniz gerçi, çünkü
ciddi olarak seçemiyorum. Albümdeki her şarkı ayrı bir şekilde iyi bence, hatta bir tanesini bile daha az sevdiğimi söyleyemem. Block B ilk çıktığında yaptığı şarkılarda belki de piyasa kaygısı ile biraz bocalamış bir gruptur benim için (Freeze ve Tell Me çok da iyi sayılmaz sonuçta), onun dışından neredeyse sevmediğim şarkıları yok gibi. Şimdiye kadar sadece Big
Bang albümleri için gönül rahatlığıyla beklediğime değdi demiş bir insan olarak
aynısını Block B’nin Blockbuster’ı için de söyleyebilirim: Beklediğime değdi...
__________________________________________________
Şu satıra kadar zamanından ayırıp zırvalıklarıma katlanan aziz okuyucu: Eyvallah dostum yaa!! Ben bile bazen çeneme katlanamazken senin gibi nadide insanların katlanabiliyor olması ne mutluluk verici bilemezsin XD Bu yüzden bu Kyungcumber sana gelsin AHAHAHAHAHA!!!
8 Ekim 2012 Pazartesi
Büyüklere Masallar: Ga-In Ve Sırları
En sevdiğim kadın
idollerden biri olan Ga-In (listenin devamını bir ara yayınlasam mı? XD ) tam anlamıyla
iki yıl aradan sonra (ilk solosu Step 2/4 Ekim 2010’da çıkmıştı) yeni solo
albümü Talk About S ile geri döndü. Her şarkı için farklı konseptlerde
hazırlanan treaserları LOEN Entertainment’ın youtube kanalında izledikten sonra
gerçekten merakımı uyandırmıştı bu geri dönüş. Treaserlara bir göz atmanızı
tavsiye ederim, fena değiller. Tavrı ve duruşuyla kpopun en cesur kadınlarından
biri sayılabilecek Ga-In’den farklı bir şeyler bekliyordum, eh kendisi de pek
şaşırtmadı beni sağ olsun.~haha
Gelelim Bloom’un
klibine. Tabi ki içerdiği sevişme sahnesinden dolayı banın alasını yedi
kendileri. GTOP’ın Jibe Kajiması’na sırf GDcik nişanlısına “ev gitme benimle
kal” diyor diye ban damgasını yapıştıran (sanırım bu olayı asla aşamayacağım~haha)
MOGEF’in buna izin vereceğini zannetmiyordunuz değil mi? Peki klibin
banlanmasına hak veriyor muyum? Aslında emin değilim, çünkü düşünce özgürlüğünü
kısıtlanmasına karşıyım ben. Ve şarkının anlattığı konu düşünüldüğünde (basitçe
aşkla beraber cinselliğin de keşfi üzerine) klip gayet uygun ve gerçekten
başarılı aslında. Bütün o renklilik bu tarz şeyleri yeni keşfeden Ga-In'in masum yanını temsil ederken, ortamdaki bazı masalımsı dokunuşlar ve pastel renklerde bir genç kızın hayal dünyasından fırlamış gibi. Üstelik cinselliğe yoğunlaşan sahnelerde daha karanlık bir atmosfer seçilmesi bu geçişi tanımlamak için hoş bir dokunuş olmuş Ama tabi ki 10 yaşındaki bir çocuğu televizyonun karşısına
oturtup “hadi evladım izle” de denilmez yani~haha Demek istediğim şu ki MV ve
şarkı bir konu bütünlüğü içinde olup söylemek istediklerini başarıyla anlatsa da gerçekten büyükler için, ama genel olarak ban olayına sonuna kadar
karşıyım XD
4. track Gaze albümün en yavaş tempolu şarkısı ve genelde hareketli parçalara vurulan benim tuhaf bir şekilde açık ara favorim. Neden mi?
1.Şarkının rafine bir havası olsa da jazz ile elektoyu bir araya getiriyor, bir de bunun üstüne bir oda orkestrası havası ekliyor. Bütün bu birbiriyle neredeyse alakasız tarzları birleştirip hala bu kadar sade kalabilmesi, insanı yormaması gerçekten Gaze’i çok dinlenesi kılıyor
2. İşte benim dinlemekten hoşlandığım Ga-In vokal aralığı, bu kadını sevmemin en büyük sebeplerinden biri bu. Yumuşak ama aynı zamanda güçlü, genelde fısıldar gibi ama bazen şarkıyı hareketlendirmek için yükseliveren, söylediği her kelimeyi hisseden ve kesinlikle dişi.
3. Super Junior'ın Kyuhyun'u ile olan Late Autumn düetiyle (dinleyin gayet iyi bir balladır ^^ ) tanıdığım ve Kore’nin “müzik insanı” kesimine dahil olduğunu düşündüğüm Yoon Jong Shin’in eşliği şarkıyı tamamen farklı bir seviyeye taşımış, gerçekten zenginleştirmiş.
Talk About S (bu
arada “S” Secret yani sır kelimesinin kısaltmasıymış Bloom MVsini izleyip de
aklınıza farklı bir şeyler gelmesin…Hayır, benim geldi ve aslında hala öyle
olduğunu düşünüyorum da XD ) tıpkı treaserları gibi bir çok farklı tatta
şarkıyı bir araya getirmiş bir mini albüm. Bu yüzden Ga-In’in tatlı aynı
zamanda seksi sesini bir kenara bırakırsak müzikal açıdan genel bir bütünlükten
bahsetmek zor. Ama genelde kadın bakış açısından aşkın çeşitli hallerini
anlatan sözler arasında bir bağ olduğunu söyleyebilirim. Ga-In bu albümde masum
ama yaramaz, cesur ama utangaç, aşkla dolu ama bundan da biraz sıkılmış,
mutluluğu sonuna kadar yaşayan ama kendi içsel bunalımlarını da atlatamayan
biri. Tam anlamıyla kadın yani~hahaha (Antifeminist miyim neyim ben ya?
Kadınlar gerçekten zor bir bulmaca azizim bunu bir kadın olarak rahatlıkla
söyleyebilirim :D )
Albüm Tinkerbell
isimli şarkı ile açılıyor. “Eğer ben Tinkerbell olsam benim Peter Pan’im
olur muydun?” sözleriyle başlayan şarkı,
besteye hakim ve onun yükseliş noktası olan gitar rifleriyle biraz
Avrupa/Fransız havası taşıyor sanki. Şarkının Ga-In’in Peter Pan’inin odasına
sızıp bütün geceyi onunla geçirmesi ve her gece onu beklemesini istemesi
üzerine olduğunu söylersem neden bu kadar fısıltı ve iç çekiş dolu olduğunu da
açıklamış olurum sanırım. Ben Ga-In’in alçak-yüksek notalar arasında dolaşması, müziğin serbest ve biraz baştan çıkarıcı tarzının sözlerle bütünleşmesini ve
farklı bir havaya sahip olmasını gerçekten sevdim, bu sebepten Tinkerbell
dinleme listeme hızlı bir giriş yapmış oldu. Ayrıca çocukluğumdan beri
Tinkerbell’in Peter Pan’a aşık olduğunu ve aptal Wendy’nin aralarını bozduğunu
düşündüğümden (masallara hep tuhaf bir bakış açım vardı çocukken~ahaha) bu
şarkı gerçekten beni ele geçirebilir bu aralar XD
Bundan sonraki şarkı
Tiredness/Meet Her. Güçlü bir piyano girişiyle başlayan ve onun üzerine inşa
edilerek ilerleyen bir beste bu. Ayrıca albümde en fazla Ga-In olan şarkı
bence. Ga-In gerçekten berrak bulduğum ve dinlemekten hoşlandığım sesi bu
şarkıda müziğin peşine takılıp rahatça ilerliyor. Artık bir şekilde sıkıldığı
ya da eskisi gibi sevmediği sevgilisine onu bırakıp başka birini bulmasını ve
mutlu olmasını öğütlediği bu şarkı Tinkerbell’e oranla daha duygusal ve daha
yoğun. Ayrıca bir şekilde insanda bar/kulüp tadı bırakıyor, dinlerken pekala mini
bir orkestranın eşliğinde mikrofonun başına geçmiş bu şarkıyı söyleyen bir
Ga-In figürü canlanıyor aklınızın derinliklerinde.
Üçüncü track aynı zamanda
promosyonlar içinde seçilen Bloom’da da baskın olarak bir gitar rifi bulunsa da
Tinkerbell’deki o gizem yerine daha jazz bir tadı var bu şarkının. Ayrıca Ga-In’in
sesinin daha düşük, dumanlı olarak tanımlayabileceğim tonlarından hoşlanan biri
olarak bu şarkıda aşırı derecede yüksek notadan ilerleyen vokalini çok da
sevmedim. Bana IU’yu hatırlattı ki zaten Bloom’un yapımcısı aynı zamanda IU’nun
ünlü hiti Good Day’in de yapımcısıymış. Yanlış anlaşılmasın Ga-In yüksek
notaların altından başarıyla kalkıyor, sadece ben Ga-In ve IU gibi tatlı kadın
seslerinde bu tarzda notaları çok sevmiyorum o kadar (Evet, birkaç şarkısı
hariç IU da sevmem ben. Herkesin bayıldığı o sesi beni pek cezp etmiyor, fazla
pürüzsüz ve heyecansız bence.).
4. track Gaze albümün en yavaş tempolu şarkısı ve genelde hareketli parçalara vurulan benim tuhaf bir şekilde açık ara favorim. Neden mi?
1.Şarkının rafine bir havası olsa da jazz ile elektoyu bir araya getiriyor, bir de bunun üstüne bir oda orkestrası havası ekliyor. Bütün bu birbiriyle neredeyse alakasız tarzları birleştirip hala bu kadar sade kalabilmesi, insanı yormaması gerçekten Gaze’i çok dinlenesi kılıyor
2. İşte benim dinlemekten hoşlandığım Ga-In vokal aralığı, bu kadını sevmemin en büyük sebeplerinden biri bu. Yumuşak ama aynı zamanda güçlü, genelde fısıldar gibi ama bazen şarkıyı hareketlendirmek için yükseliveren, söylediği her kelimeyi hisseden ve kesinlikle dişi.
3. Super Junior'ın Kyuhyun'u ile olan Late Autumn düetiyle (dinleyin gayet iyi bir balladır ^^ ) tanıdığım ve Kore’nin “müzik insanı” kesimine dahil olduğunu düşündüğüm Yoon Jong Shin’in eşliği şarkıyı tamamen farklı bir seviyeye taşımış, gerçekten zenginleştirmiş.
Albüm benim
treaserları izledikten sonra Tinkerbell’le beraber en çok merak ettiğim ama
dinledikten sonra hayal kırıklığına uğradığım Catch Me if You Can ile kapanıyor.
Treserda çok daha renkli bir izlenim uyandırmıştı bende bu şarkı, oysa 3 dakika
30 saniye dinledikten sonra fena sıkıldığımı fark ettim. BEG sevmesinin en
büyük sebeplerinden biri My Style’daki şirinliklerini geçmişte bırakmış
olmaları olan bir insanım ben o yüzden upbeat/şirin/fazlasıyla-yeni-çıkış-yapmış-kpop-kız-grubu
tadındaki Catch Me You Can’i hiç sevmedim. Genelde rookie kız grubu şarkılarını
sevenlerin hoşuna gidecektir sanırım ^^
Talk About S’in en
iyi yanı Ga-In’in cesur çizgisini bir kez daha gözler önüne sermesi. Bütün o bakın-bana-ne-kadar-da-şirinim
ya da bana-bakın-nasıl-da-seksiymiş-ayağına-yatıyorum-ama-üç-saniye-sonra-utandığımı-söyleyeceğim kız idolleri arasında Ga-In gibi kadın olduğunu rahatça anlatacaklara ihtiyaç
var bence. Gene de albümü tamamen harika olarak tanımlayamam, The Gaze,
Tiredness ve benim tuhaf zevklerimden dolayı pek bir sevdiğim Tinkerbell
gerçekten güzel ama çıkış parçası Bloom ve Catch Me If You Can bir olmamışlık
duygusu bıraktı damağımda. Latin müziği ritmlerini sonuna kadar kullanan ilk
Ga-In solosu Step 2/4 bundan çok daha iyi bir albümdü sanki…
__________________________________
Tamamen alakasız ama... BLOCK B GERİ DÖNÜYOOOOOOR!!! Çok heyecanlıyım çok heyecanlıyım çok he-ye-can-lı-yıııım!! Ayrıca Zico da yeni bir mixtape yayınlıyor dönüp dolaşıp mixtapeten çıkan üç şarkıyı dinliyorum resmen~hahahaha Do u wanna be? Block B!!!! YAAAAYY!!
SHINee de Japonya'da geri dönüş yaptı/yapıyor. Onları izlemek her zaman büyük bir zevk olsa da yayınlanan iki şarkıya da (Dazzling Girl ve Run With Me) çok bayılmadım, o yüzden resimler ve mv için bol miktarda fangirllük yapıp konuyu kapatacağım sanırım XD SHINee'nin piyasa kaygısıyla yapılmamış şarkılarını özledim böhöööööy...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)