29 Temmuz 2012 Pazar

Sevgili Kpop Entertainmentlar...

 Canı sıkılmış bir kpop fanından piyasanın üç büyük şirketine Şikayetnameler... Tabi ki ben bir Fuzuli değilim zaten SM, JYP ve YG'nin de bana 9ar akçelik tutmadıkları bir maaş sözü yok (Olsa fena olmazdı aslında XD). Bu sebepten bir hatamız varsa affola...
Sevgili SM,
 Bilirsin, seninle aramız hiçbir zaman iyi olmadı. Gruplarından hoşlanmama rağmen (ki bu konuda bana büyü yaptığını düşünüyorum) seni şirket olarak bir türlü sevemedim. Bir şekilde… kötüsün ve bunun Super Junior’ın ölene kadar beraberce Starcraft oynanası maknaesi Kyuhyun’un “evil”lığı ile hiçbir alakası yok.

 Ama gene de buralarda bir söz vardır: “Yiğidi öldür hakkını yeme.” Bu yüzden ben de senin hakkını vermek zorundayım. Bir şekilde bu kadar başarılı olduğunu, deliliğin eşiğinden bir tık uzakta fandomlar yaratabildiğini (ELFler, Shawollar, Cassieler, Soshiler, henüz resmi adı olmayan f(x) ve EXO fanları sözüm meclisten dışarı… Özellikle bu yazıyı okuduğunuzu düşünürsek ~haha) ve bu zavallıcıklara sattığın her türlü materyali kapış kapış aldırabildiğini düşünürsek gerçekten kpop fanlarının ne istediğini kesinlikle anlamış bir şirketsin. Özellikle Uzak Doğudakilerin ki zaten dünyayı yeni yeni sarmaya başlayan bu kpop dalaveresinin en büyük pazarı orada (ve bence orada kalmaya da devam edecek…). Bir formülün var hem de başarısı ispatlanmış bir formül. Ama haberin olsun, seni en büyük yapan bu formül aynı zamanda bu kadar aşağılanmana da neden oluyor.

 Cidden SM neden SHINee’nin şimdiye kadar yaptığı en kötü parçalardan biri olan Lucifer’de (Jonghyun’un sırt kaslarına kanmayın lütfen) söylediği gibi “robotronik” olmak ve idollerini de buna zorlamak zorundasın? Neden yıllar önce yarattığın birkaç formüle sırf tuttu diye bu kadar bağlı kalmak zorundasın? Neden Sorry Sorry ile başarıyı yakaladılar diye hala Sorry Sorry tadında parçalar yapmak zorunda Super Junior? Neden noona yemi olarak 15-16 yaşlarında piyasaya sürülen ve gerçekten de noonalara zokayı yutturmayı başaran ama şu anda 20lerinde olan SHINee hala orada burada agyeo yapmaya devam etmeli? Neden f(x) bir kerecik ama sadece bir kerecik anlam ifade eden bir şarkı yapmamalı? Neden SNSD… Amaaan ne demek istediğimi anladın, SNSD ile ne yaptığın umurumda bile değil.

 Tamam anlıyorum, bunlar para yapıyor ve sen de kibarca söylemek gerekirse kapitalizmin kölesi olmuşsun. Zaten bir yerden sonra içinde yaşadığımız dünya düzeninde hangimiz değiliz ki? Ama gene de birazcık daha fazla “müzik” yaparak da buna ulaşamaz mısın? Elinde gerçekten yetenekli elemanlar var: SHINee’den Jonghyun ve Onew Super Junior’dan Ryeowook ve Kyuhyun benim “aman sabahlar olmasın” nidaları eşliğinde dinleyeceğim sesler. F(x)’in Amber’ı berbat kız grubu rapperları arasında parlıyor resmen. Yeni Suju+DBSK melezi grubun (gerçekten her EXO üyesi rahatlıkla bir Suju üyesiyle eşleştirilebilir… Aslında bu bütün SM grupları için yapılabilir.  Hadi Lucifer melodisiyle: Robotroik formülatik robotronik formülatik…) EXO’da da yetenekli elemanlar var sanki. Hatta bana hala masal gibi gelse de SNSD’de bile şarkı söyleyebilen insanlar varmış… Ama sen ne yapıyorsun? Bu çocukların yeteneklerinin üzerine gidip, onları birer müzisyene dönüştürebilecekken şarkı da söyleyebilen TV kuklaları haline getiriyorsun. Bundan hoşlanmıyorum SM… Yetenekli insanların yeteneklerinin senin onlara çizdiğin basmakalıp karakterler içinde yitip gitmesinden hiç hoşlanmıyorum.

 Tabi ki idol gruplar idollük de yapmalı, kpop pazarı bu şekilde ilerliyor ki en büyük cazibelerinden biri de bu. Ama gerçekten bu kadar yapmak zorunda mı? SM grupları önlerine gelen her programda görünüyorlar resmen. İdollerinin elinden mc kartlarını, sırtlarından sahne ışıklarını eksik etmiyorsun. Sana küçük bir ipucu sevgili SM: Bütün bunları unutulmamak *öhöm…para kazanmak… öhöm* adına yapıyor olabilirsin ama sürekli kameraların önünde olan bir yüzler E-S-K-İ-R. Zaten yeteneklerinden çok yüzleriyle tanınan idollerinin bir de yüzlerini eskitme istersen…

 Yüz demişken gruplarından yakışıklı/güzel olduğunu düşündüğün bir üyeyi popülerleştirip idollük yapmakta bile yeteneksiz olanları ön plana sürmen beni en çok dellendiren yanlarından biridir mesela. Sırf yakışıklı/güzel diye bir kişinin gruba konmasına eyvallah diyebilirim, zaten sadece kpopta değil genel olarak pop müzik sektöründe görünüşün önde gelmesi sıra dışı bir şey değil. Ama o kişinin en öne geçmesi saçmalık. Bunun bu kadar öne sürülmesinin sebebinin fanlar değil de grubun altında yer aldığı şirket olması ise daha da büyük bir saçmalık. Zorla birilerini gözümüze sokmaktan vazgeç SM.

Seninle ilgili söylemek istediğim çok şey var, seninle ilgili sevmediğim daha da çok şey var. Ama bu sadece bir mektup o yüzden kısa kesiyorum (Canım sıkılınca twitterdan laf söylemeye devam ederim ona göre XD ). Sen, neden ünlü olup ortalığı salladığını asla tam olarak kavrayamadığım şarkıcı ya da gruplar gibisin. Dur bir saniye… Zaten onlardan bir ikisine de sahipsin.

Sevgili JYP,
 Biliyor musun, diğer şirketleri düşününce aklıma hep amblemleri gelir: SM Ent’ın güzel rüyaların pembesindeki kıvrılmlı kibar el yazısı, YG’nin Hangulunun sert çizgileri, Loen’in ve Woolim’in sade halleri… Ama JYP’yi düşündüğümde aklımda oluşan imge Park Jin Young’un yüzünden başka bir şey değil.

 Evet farkındayım, şu anda CEO olan Park Jin Young’un gerçekten efsanevi bir kariyeri var. Ya da var…dı. Lütfen birisi CEOnuzun kulağına fısıldasın artık idol olmadığını. Hayır, yanlış anlamayın Park Jin Young’un albüm çıkarmasına ya da eski geliniyle sarmaş dolaş klip çekmesine ( :P ) falan karşı değilim, ki severim bazı şarkılarını. Sadece hala kendini bu kadar ön planda tutmasını doğru bulmuyorum o kadar. Bir de her şarkının başında “JYP” fısıltısını duymamıza gerek yok derdim ama zaten son Wonder Girls albümünde duymadık. Demek ki kendisi olgunlaşmaya başladı XD

 Aslında JYP, senin müziğin ve duruşunla ilgili bir sorunum yok galiba. Eskiden bu piyasada idol olarak bulunmuş ve gerçekten şahane bir kariyere imzasını atmış bir adam olarak müziği seviyor, onu tanıyor ve neyin hit olacağını kestirip yeni bir şeyler de ekleyerek önümüze getiriyorsun. Ama söylemem lazım ki, Jay Park olayı yüzünden hala biraz kızgın ve üzgünüm. Bu yüzden benim gözümde en büyük sorunun elemanlarının arkasında durmakta en az SM kadar (Hangeng olayı) başarısız oluşun. Umarım aynı zırvalıkları Nickhun olayında da yapmazsın. Ki içimdeki küçük şüpheci varlık daha önceden başka olaylarla ilgili okuduğu bazı saeseng fan yazılarına dayanarak Nickhun olayının pek de raslantı olamayacağını söylüyor… Gene de bu seferlik ona inanmamayı tercih edeceğim sanırım.

 Kendine iyi bak ve Nickhun’un arkasında durup 2PM için esaslı bir comeback hazırla… derdim ama zaten şimdiden çocuğun 6 aylık çalışmalarının tamamını iptal etmişsin. Gene dolduruşa gelip aynı hatalara düşüyorsun JYP. Gene aynı hatalara düşüyorsun…
Sevgili YG,
Hakkında ne diyebilirim ki? Sen mükemmelsin hehehehe

 Ciddi olarak piyasada var olabilecek en iyi şirket olduğunu düşünüyor olabilirim, hatta seni sayfalar dolusu övebilirim. Ama başka bir mektupta… Bunu pek de hoşlanmadığım yanlarına değinmek için yazıyorum.

 YGcim canım, samimiyetimize dayanarak direkt konuya giriyorum: Ne olacak bu Alive Tour’un hali? Bu sene Big Bang geri döndü, hem de ne geri dönüş! Hala Blue’yu dinlerken içim titriyor, hala her şeye “woow fantastic baby” diye tepki veriyorum. Kesinlikle bütün Big Bang çıkışları arasında en iyisiydi bu (ki benim favori albümüm hala geçen seneki Special Edition). Bir de üstüne dünya turu haberini verince keyfimin karesini almış oldun tabi. Ama bir noktadan sonra işler karıştı sanki. Benim bildiğim turneler başlar, heyecanı sönmeden bütün fandomu kasıp kavurur ve tadını damaklarda bırakarak biter. Oysa gitmeyeceğiniz ülkelerde bile VIPler tarafından büyük heyecanlarla beklenen Alive Tour’un (favori kpop grubunuz dünya turuna çıkan ilk kpop grubu oluyor. Boru mu bu? ) yukarıdaki tanımla uzaktan yakından alakası kalmadı artık. Daha bırak tarihleri gidilecek ülkelerin isimlerini bile açıklamadın. Ama hakkını yemeyeyim sürekli açıkladığın bir şey var: O da açıklanma tarihleri (Şu anda “sen benimle kafa mı buluyorsun?” bakışı atıyorum, haberin olsun.). Ve inan bana, bu hiç profesyonelce değil. Son zamanlarda sanki ne yaptığını bilmiyormuş gibi görünmene neden oluyor bu durum.

 Ayrıca Big Bang’e bu sene fazla yüklenmiyor musun sence? Daha senenin ilk yarısında Japon versiyonlar hariç 2 albüm çıkardılar (acapellada zaten olan kayıtlar kullanıldığından onu saymıyorum), bu zamana kadar hiç katılmadıkları sayıda showa katıldılar, arada bir Alive Tour’a çıkıyorlar, şimdi de bir film ve iki solo yolda. Onları görmeye ya da dinlemeye bir itirazım yok tabi ki, ama ben bir fanım. Big Bang’i getirip karşıma koysan gözlüklerimi takıp sanki çocuklar Rönesans döneminden kalmış gizemli bir resimmiş gibi günlerce “hmmm… eveeet…” nidaları eşliğinde inceleyebilirim. Sen onlarla ilgili bana ne kadar materyal verirsen ver günümüzün tüketici toplumunun bir ferdi olarak anında mideye indirip “Eeee yeni albüm/program/konser ne zaman?” derim. Yeni kız grubunun tanıtımından, Alive konser sürecine; 2ne1’ın ertelenip sonunda single olarak çıkarılan albümünden Kpop Star yarışmasından kaptığın “küçük aslan”ın ne zaman çıkış yapacağına kadar birçok işi yavaştan alıyorsun. Big Bang’i de onların hayrı için biraz yavaşlatsan olmaz mı? En azından bir seferde bir şeye odaklansınlar.

 Son olarak “Daha az olan daha fazladır” stratejinin büyük hayranı olduğumu bilmeni isterim. Sanatçılarının diğerlerine oranla daha az programda görünmesi, artık göbeğinizin bir kesildiğini düşündüğüm SBSde comeback yapması ya da onun programlarına katılması ve bu seçiciliğinin “fanlara sanatçılarını yormadan en iyi gösteriyi sunabilmek için” olduğunu söylemen gerçekten harika. Ama sen piyasanın üç büyük şirketinden birisin. Bu strateji yukarıdaki işlerde mükemmel bir teknik olabilir ama koca şirketi iki gruba bağlamaya geldiğinde işlerin rengi biraz değişebilir. Sadece Big Bang’e ve özellikle geçen senenin sonlarında 2ne1’a dayanarak ilerlemen çok da mantıklı gelmiyor bana. Bu sebeple Tablo ve PSY gibileri çatının altında toplamış olman çok iyi ama gene de idol camiası için şöyle esaslı bir iki gruba daha hiçbir YGStan itiraz etmez bence.

 Bir de Teddy Oppa’nın üzerine bu kadar gitme, ardı ardına birçok şarkı yapınca kendini tekrar etmeye başlıyor. YG gibi daima tarzını koruyarak yeni bir şeylerin peşinden koşmuş bir şirkete yakıştıramıyorum bunu.

 Ehuehe, insan sevdiğini yerden yere vururmuş o yüzden birazcık fazla söylenmiş olabilirim.  Alınmadın değil mi? Alınmazsın, alınmazsııııın... Her neyse mektubuma son verirken şunu da söylemeden geçemeyeceğim: YG rocks!!!

Not: Bir düşündüm de… Sakın benim mantığımın sesine kulak verip Big Bang’e iş yavaşlatma uygulama, şimdiden GD’nin albümünü doğduğum günden beri bekliyormuş hissine kapıldım zaten. Ama gene de Japonya’daki aktivitelere falan son verip Alive Tour’a tam gaz devam etmen gerektiği konusunda ısrarcıyım. Kasırga gibi bir şey olmalıydı bu tur, oysa sen hız kesip durarak sürekli esse de bir süre sonra alışılan rüzgara dönüştürüyorsun işi. Haberin olsun, insanlar sürekli esen rüzgarları değil kasırgaları konuşurlar genelde…

Sevgiler ve iyi dileklerimle...
Nymphe_Nadiad

26 Temmuz 2012 Perşembe

B.A.P. : Her Zamankinden Daha Fazla İdol

 Aslında benim gözümde bu senenin en iyi rookiesi olan (Anketlerde EXO’nun arkasında kaldığına inanamıyorum -_- ) B.A.P yeni mini albümü No Mercy ile comeback yapalı neredeyse 1 hafta oldu. Ama bu sıcaklar dünyadaki suyun neredeyse tamamıyla beraber benim içimdeki yazma isteğini de buharlaştırıp yok etmiş olmalı ki bir şeyler hakkında yazana kadar yatağımda 3 defa yuvarlanmam evde birçok volta atmam ya da “boş ver leydim yaa…” deyip kendimi duvara bakar bir halde bırakmam gerekiyor. Tabi sonuncuyu seçince (ki favori şıkkımdır) elde ettiğim tek şey kocaman, güzel bir “0” oluyor ama…

  Evet, ne diyorduk? Bu senenin ilk yarısında bütün o çiçek çocukların arasında gayet sert bir tarz ile beliriveren ve kpop dünyasına kesinlikle yeni bir tat getiren B.A.P. 3. mini albümü No Mercy ile tekrar sahnelerde arz-ı endam etmekte. Basitçe söylemek gerekirse T.S. Entertainment çocukları öldüresiye çalıştırıyor değil mi? Bir fan olarak bu durumdan pek de şikayetçi olduğum söylenemez tabi XD Çalışın kpop çocukları çalışın ve bana dinleyecek yeni şarkılar yapın! Nihahaha!
 Albüm 5 şarkıdan oluşuyor ve daha önceden single olarak da piyasaya sürülen Goodbye ile açılıyor. Goodbye rock ritmleri ve piyano gibi daha klasik entrümanların güzelce harmanlanmasıyla elde edilmiş bir parça. Hızlı sayılabilecek bir tempoya sahip olmasına rağmen belki de arkadaki mükemmel piyano melodisinden ya da Daehyun ile Youngjae’nin özellikle bu şarkıda beni çok etkileyen romantik vokallerindendir; ballad tadı da içeriyor. Bir de normalde kpopta en sinir bozucu şeylerden biri olan doğru yerleştirilmemiş ya da sırf rapperın da bir bölümü olsun diye şarkının ikinci yarısında bir yerlere sıkıştırılıvermiş rap kısımları yok bu parçada, rap ve vokalin birbirini takip edişi gerçekten çok hoş… Ki zaten genel olarak B.A.P. en başından beri nerede, ne şekilde rap yapacağını bilmiş bir grup (bunda grubun rapperlarından biri ve lideri olan Bang Yong Guk’un sözlerin yazımına katkıda bulunmasının büyük bir etkisi olmalı) Goodbye’da da beni hayal kırıklığına uğratmadılar bu yüzden. Bu kadar çeşitli enstrümanla hazırlanmış, gerçekten güçlü ve pek de kpop olmayan bir parçanın altından müziğin içinde kaybolmadan, vokal ve rap yeteneklerini başarıyla sergileyerek kalkabildiklerini görmek beni gerçekten mutlu etti.

 İkinci şarkı ise aynı zamanda albümün tanıtım şarkısı olması sebebiyle MVnin de sahibi olan “No Mercy”. Şarkı ilk dinleyişte bir B.A.P. şarkısı olduğunu söylüyor ve bunun nakaratta sürekli “We are the B.A.P.” demeleriyle alakası yok. Tıpkı çıkış şarkıları Warior ya da ilk comeback şarkıları Power gibi hard rockın gücüyle ve benim bayıldığım B.A.P özgüveniyle beslenmiş bir şarkı No Mercy de. Üstelik Warior’dan beri benim gözümde B.A.P’nin simgelerinden biri haline gelmiş düdük sesi de yabana atılacak bir şey değil. Gene de bütün bunlar No Mercy’nin eski B.A.P şarkılarının bir kopyası olduğu anlamına gelmez. Bir şekilde B.A.P. stili bir yaz şarkısı No Mercy. Tam olarak neden böyle düşünüyorum bilmiyorum ama böyle düşünüyorum işte XD Şarkıyla ilgili itiraz edebileceğim iki nokta var ama: Birincisi No Mercy eski B.A.P. şarkıları kadar iyi sözlere sahip değil, hayat dersleri vermek yerine çocuklar kendilerini övüyorlar. Kendilerini övmelerine itirazım yok, sadece B.A.P şarkı sözleri sayesinde dikkatimi çekmiş bir grup o yüzden sanırım hep “ne olacak bu dünyanın hali?” edebiyatı yapmalarını bekliyorum. İkinci itirazım ise şarkıdaki dance break bölümü. MVde ve canlı performanslarda gerçekten iyi görünüyor (Jonguuuuup!!) ama şarkıyı tek başına dinleyince biraz gereksiz geliyor kulağa. Bunlar dışında Zelo’nun alkış sesi eşliğinde şarkıya girişi, Yong Guk’un solo rapini renklendiren elektro rifleri, Himchan’ın “baby wussup” deyişi, rock dokunuşları ve dilime dolanan şu “boom clap boom boom clap” kısmıyla No Mercy iyi bir çıkış parçası.
  Tabi bir de MVmiz var değil mi? Şarkı eski B.A.P. parçalarıyla benzerlikler taşısa da MV bize B.A.P’nin kesinlikle yeni bir yanını sunuyor: Biraz daha seksi, biraz daha şık ve her zamankinden daha fazla idol. Şimdiye kadar karşımıza NASA’dan kaçmış ya da askeri bir üste çalışıyormuş gibi kıyafetlerle çıkan B.A.P bu MVde çok daha kpopumsu bir gardıroba sahip. Ki birbirinden farklı üç dans pistiyle uyumlu olarak tüm üyelerin kıyafetlerinin değişmesi ve gene de her birinin kendine özgü bir tarza sadık kalması ve odaklanmalarla bunu sergilemesi benim hoşuma gitti açıkçası. Koreografiyi ise gerçekten sevdim. B.A.P’nin şimdiye kadar sergilediği ve sergilemeye de devam edeceği bad boy tarzına ve müziğe uygun olarak sert, ama gene de birkaç hareketle fanservicein alasını yapıyor. Üstelik şimdiye kadar B.A.P’nin en büyük sorununun canlı performanslarındaki uyumsuzluk olduğunu düşünmüş biri olarak izlediğim birkaç No Mercy canlı performansına da bayıldım. Özellikle bir grup geleneksel Kore dansçısını da işin içine kattıkları bir performans kesinlikle çok iyi.
  Bütün bunların yanında MVyle ilgili bazı problemler de yok değil: Benim için ilki parçanın bazı vuruşlarında odaklanılan kimi nesneler. Gerçekten ne kadar düşünürsem düşüneyim bir mantık eksenine koyamadım onları. MVye anlamsızlık katmak için kondularsa tebrikler, çünkü işlerini gayet iyi başarıyorlar. Bir de bana fena halde TOP ve Turn It Up'ını hatırlattılar. Gerçi oradaki nesnelerin çoğunun bir göndermesi vardı... İkincisi işe şu: Bang Yong Guk’un saçlarını kim ördüüüü?! Taeyang’dan beri nefret ettiğim ve hiçbir idolün kafasında görmek istemediğim bir modeldir bu, oysa şimdi favorilerimden biri örgülü saçlarıyla ortalıkta dolanıyor… Kpop neden yapıyorsun bunu bana?! (Önce Hyunseung şimdi de bu… Kalbim kanıyor sayın okuyucu…)

 No Mercy gibi hareketli bir şarkıdan sonra B.A.P. birazcık kanımızı dondurmaya karar vermiş olmalı ki, Voice Mail’e geçiyor. Bang Yong Guk’un acı dolu rapiyle başlayan şarkı sonradan grubun vokal yeteneklerini ortaya seriyor. İlk albümdeki balladlarını çok beğendiğim (bknz. Secret Love ve It’s All Lies) B.A.P. bu şarkıda da beni hayal kırıklığına uğratmadı. Eğer Goodbye’ı bu kadar çok sevmiş olmasaydım, albümdeki favori şarkım Voice Mail olurdu. Umarım bir gün bu şarkıyının performansını izleme şansı bulurum.

 4. track olan Dancing In The Rain bu albümde hatta bütün B.A.P. şarkıları arasında en fazla kpop olan şarkı. Açıkçası B.A.P.’den böyle bir şey duymayı beklemiyordum, o yüzden Youngjae’nin sesini tanıdığımda bir “Ne oluyoruz ya?” dedim XD Dancing In The Rain benim daha çok B1A4 ya da Boyfriend’den duymayı bekleyeceğim bir parçaydı. Hatta Sandeul’u bu şarkıyla yumruklarını sıkmış Sims stili dans ederken hayal bile edebiliyorum ~haha Eğlenceli bir şarkı aslında, ama bundan fazlası da değil. Gene de etrafta zıplayıp hoplarken dinleyeceklerim listesinde adını yazdırdı bile. :D

 Son şarkı olan “What My Heart Tells Me To Do” albümün en ağır tempodaki şarkısı. Genelde böyle şarkıları sevmem ben ama Daehyun’un sesine olan düşkünlüğüm ve Zelo’nun yavaşça rap yapabildiğini de keşfetmenin verdiği sevinç ile birkaç defa dinledim ve hüzünlü zamanlarda dinlenecekler listemin en alt sırasına ismini ekledim. Bence B.A.P. bu şarkıyı acıklı bir k-dramaya satmalı ve yılın drama şarkısı ödülünü kazanması için dua etmeye başlamalı ~haha

 B.A.P’nin yeni albümü No Mercy şarkı seçimlerinden üyelerin giyim tarzlarına kadar bize grubun bilmediğimiz birçok yanını sergiliyor. Ve B.A.P.’nin kendi tarzlarına sadık kalırken aynı zamanda ne kadar farklı işlerin altından kalkabileceğini de kanıtlıyor. Bence bu kadar kısa zamanda geldiğini düşünürsek oldukça iyi bir albüm. Peki ya sizce?

not: Albümle hiçbir alakası yok ama Yong Guk'un fena halde zayıfladığını düşünüyorum. O kalın seksi boynu artık yok sanki... Bunun yanında Zelo biraz toparlanmış olabilir XD Çok daha iyi görünüyor :D

23 Temmuz 2012 Pazartesi

B2ST'le Geceyarısı Bunalımlarından Şafağın Aydınlığına...

  Aslında bu seneki favori rookielerim B.A.P'nin yeni albümü üzerine bir yazı yazacaktım ama B2ST'in uzun zamandır beklediğim comebacki devreye girince onları beynimdeki süpürge dolaplarından birine tıkıp "gecayarısı" B2ST'in peşine takıldım. Mianhe B.A.P. "merhametinizin olmadığını" son şarkınızda açık bir şekilde belirttiniz ama ne olur acıyın bana! Dolabın içine Zelo için çeri domatesini bırakmıştım, bu iyi niyetimin göstergesi değil mi? hahahaha

 Evet, ne diyordum?.. B2ST ayın 22sinde 5. mini albümü Midnight Sun ile piyasaya geri döndü. Açıkçası  kişisel görüşüme göre de şimdiye kadarki en iyi B2ST şarkılarından biri olan Midnight'a da imza atmış oldular...

 Albüm Midnight, Beautiful Night, Not Me, When I Miss You, The Day You Rest ve Dream Girl olmak üzere 6 parçadan oluşuyor. Beautiful Night hariç şarkıların hepsinde grubun rapperı Junhyung'un parmağı var; kendisi sözlerin yazımı aşamasında görev almış (Daha önce Junhyung'u sevdiğimi söylemiş miydim? Evet, sanırım söylemiştim XD ). Albüm genel olarak elektro pop genresine bağlı gibi görünse de akustik enstrümanlarla zenginleştirilmiş bir müziğe ve başta Yeseob ve Hyunseung'un tatlı sesleri olmak üzere üyelerin duygusal vokalleri sayesinde yumuşayan bir tarza sahip.
 Albümün ilk şarkısı çıkıştan önce single olarak da piyasaya sürülen (kpop para kazanma stretejileri madde 1 -_- ) Midnight. Bir piyano notası (ki burada aklıma UKiss ve 0330 gelmişti) ve ona sonradan eşlik eden akustik gitarla açılan parça Doojon'un girişiyle daha başlangıçtan insanı yakalıyor. Doojoon'un solosu bittiğinde müziğin birden elektro bir ritmle yükselişe geçmesi daha önceden başka şarkılarda da rastladığım bir şey olsa da bayıldığım bir ayrıntı o yüzden burada da çok sevdim. Bundan sonra beste akustik sesleri elektro ritmlerin arkasına iterek daha yüksek bir notada ilerliyor, ki bu da müzikal açıdan insanın hoşuna giden bir zenginlik yaratıyor. B2ST üyelerinin sesleri genel olarak çeşitlilik yerine armoni yaratmaya uygun birbiriyle uyumlu sesler olduklarından bestedeki çeşitlilikle hoş bir denge yakalıyor üstelik. Mesela dikkatsiz bir anınızda dinlerseniz nakaratta vokallik yapan GiKwang ile Yeseob'u tek bir kişi zannedebilirsiniz. Ben zannettim oradan biliyorum XD İlk dinlediğimde "GiKwang bu şarkıda yok mu yaa?" diye düşünmüştüm XD Sözleri açısından aşk acısını anlatan parça müzikteki elektro-akustik geçişleri ve üyelerin duygusal bir tona sahip olan vokal yetenekleri sayesinde bunu da başarıyla yansıtıyor. Grubun rapperı Junhyung bile şarkı söylemekle rap yapmak arasında giderek bu duygusallığa ortak olmuş. Böylece de çok arabeske ve gereksiz yırtınmalara gerek duymadan hissettiklerini dinleyicisine aktarmayı başarmış bir şarkı olan Midnight ortaya çıkmış.... Tebrikler B2ST, gerçekten iyi iş.


 Bundan sonraki parça olan Beautiful Night Midnight'la üzerinize çöken melonkoliyi alıp götürmek için oraya konmuş herhalde, çünkü albümdeki en hareketli parça. Ayrıca çıkış MVsinin çekildiği parça ki sırası gelmişken ona da biraz değinelim:

 MV New York'ta bol miktarda Asyalı olmayan kız ve bir zenci dansçı eşliğinde çekilmiş (kpop dünyaya açılma stratejileri madde 4) hoplamalı zıplamalı bir şey. Açıkçası Midnight'a MV bekleyen beni ters köşeye yatırmış oldular bu MV ile. Gerçi Hyunseung'un o kıpkırmızı saç rengiyle tamamen zıt saç stilini ve turkuaz rengi ceket-şort takımını görünce yatıyor olmaktan büyük memnuniyet duydum, çünkü şoktan düşer bayılır kafamı bir yerlere çarpardım herhalde... Gerçekten nedir o sayın stilist?! En son Hyunseung'u gördüğümde Elle Girl dergisi için yaptığı çekimlerde yakıyordu ortalığı çocuk!  Neden kpop piyasası nedeeeeen?! Neden idolleri rezil ediyorsun bazeeen?!


 Tamam, sakinim... Sakinim... Konumuza dönelim, ben sonra Hyunseung'un haline ağlamaya devam ederim... Bununla birlikte grubun ana vokali Yeseob alev turuncusu saçları ve kıyafet seçimiyle klipteki hipster tarzını en  iyi yansıtan üye olmuş. Sanırım yönetmen de bunun farkına varmış olmalı ki klipte en fazla Yeseob gördük XD Diğer üyeler de fena değil aslında. Junhyung'un mor saçları genelde şapka altında olduğundan ve yakında solacağından çok da umrumda olmadı, lider Doojoon normal hayatta da kullanabilecek tek saç stiline sahip insan, Dongwoon'un kırmızı kovboy esintili kıyafetindeki saç stili korkunç olsa da perçemleri önüne dökülürken katlanılabilir, Gikwang'ın tuhaf karman çorman saçlarını ise sevdim. Saçları bir kenara bırakırsak klip güzel bir görselliği sahip olmasına rağmen (burada kıyafet seçimlerinden bahsetmiyorum tabi ki) çok da özel bir şey değil. Özel bir kareografiye falan sahip olmaması beğendiğim yanlarından biri mesela. En azından klasik kpop klibi anlayışının dışında olmuş biraz. Gene de bu durum onu özelleştirmeye yetmiyor. En azından benim için...
 Bu kadar klip yeter, Hyunseung'u düşündükçe sinirlerim bozuluyor zaten -_- Tekrar albüme dönelim :D Bu iki şarkıdan sonra yavaşlayan albüm bir orta tempo bir slow şeklinde devam ediyor. When I Miss You ile Dream Girl romantizmin dibine vuran şarkılar kategorisini doldururken, biraz yaramaz bir havası olan The Day You Rest ile sözleri açısından da gerçekten yaramaz olan (Ben değildim ben değildim Hongdae'daki dans klübüne giden çocuk ben değildim...) Not Me daha hareketli parçalar. Hepsi dinlenmeye değer ama bunların arasından benim favorim Not Me XD Neden böyle şarkılar beni çekiyor bilmiyorum ama bir şekilde buluyorum işte haha

 Uzun lafın kısası B2ST'in geri dönüşü çok "canavar"ca olmasa da gerçekten bir kulak vermeye değer... Ah, bir de Hyunseung'a o turkuaz takımı giydirmeselerdi...

21 Temmuz 2012 Cumartesi

PSY Artık Gangnam Style!

Gangnam... Seul'ün alışveriş merkezleri ve eğlence mekanları ile donatılmış güzide bölgesi (en azından Wikipedia’ya göre XD ). Bir de Kore'ye gidip idolleri takip etme gibi hayallerle dolup taşan kpop fanları için bir dipnot: JYP ve SM Entertainment binaları da burada yer almakta XD

 Ama şu aralar Gangnam’ın bu kadar ilgimi çekiyor olmasının sebebi ne eğlence mekanları ile alışveriş merkezleri ne de fangirl kalbimin bir sapık gibi beğendiği idollerin peşine düşme isteği… Gangnam’ın benim için önemli olmasının tek bir sebebi var: PSY’ın yeni albümü Best Sixth’in  “Oppan Gangnam stayl… op.. op…op… oppan gangnam staylll” mısrası ve tam anlamıyla zıplamalık müziğiyle kafama dolanmış olan çıkış parçası Gangnam Style.
 RightNow gibi bir eğlence trenini piyasaya sürdükten sonra iki sene ara veren PSY 18 Temmuz’da yeni albümü Best Sitxh ile geri döndü ve ortalığı kırıp geçirdi. Çıkış parçası ola Gangnam Style ise tıpkı önceki singleı Rightnow gibi eğlencenin dibine vurmuş bir şarkı. Strong Heart’ın özel bölümünde GDragon PSY YG Entertainmet’a katıldıktan sonra eğlencelerinin daha da çılgınca olmaya başladığını söylemişti, bu şarkı sayesinde bunun dünyanın en büyük gerçeklerinden biri olduğunu anlayabiliyorsunuz. Şarkı güçlü ama kulak yormayan hatta insanda dinledikçe dinleme isteği uyandıran biraz diskomsu bir ritmin üstüne kurulu. PSY’ın kendine özgü ve biraz da komik rap tarzı ise insanda gülme isteği uyandırıyor. Açıkçası her “style” dediğinde ben kikirdemeye başlıyorum. :D

 Ama eğlence burada bitiyor sanıyorsunuz gerçekten yanılıyorsunuz: Gangnam Style şarkı olarak insanı koparmaya yeterli olsa da PSY bir de bunun için harika derecede saçma ve eğlenceli bir klip çekerek tam 12den vurmuş. PSY’ın bir çocuk parkında elinde kokteyli tepesinde şemsiyesi ile denizin olmasa da kumun ve güneşin tadını çıkarmasıyla başlayan MV, yarı Taeyang yarı PSY bir veledin dansıyla insana ilk “bu ne yaaa?!”sını dedirtiyor. Oradan bir ahıra dalan PSY, ajhummalarla dolu bir tur otobüsünde, çin daması oynayan ajusshilerin yanında, metroda, Seul nehrinin kıyısında plates yapan kadınların arasında ve daha bir çok yerde görünerek size bulabileceğiniz en manyak Gangnam turunu attırıyor. Klip tıpkı Rightnow’unki gibi absürtlüklerle dolu ama bunlar öyle güzel bir biçimde iç içe geçmiş ve o kadar tadında bırakılmış ki, gülmekten ve bitince tekrar başa sarmaktan başka bir şey gelmiyor elinizden.

 Koreografinin de bundan aşağı kalır yanı yok açıkçası: Nakarattaki nereden çıktığını fena halde merak ettiğim at sürüşü ve “eeeeeeeeeh seksi leydiiii” kısmında yaptıkları hareket çok… Bu kelimeyi fazlasıyla kullandım biliyorum ama PSY’nin sözlükteki karşılığı bence: Eğlenceli! At sürüşü şarkının anlamı da düşünüldüğünde biraz cinsel gönderme içeriyor aslında. Tabi bir de PSY’ın parlak sarı takım elbiseli şahısla yaptığı dance battle var… MVyi ilk izlediğimde başa sarmıştım kendisini XD

 Çıkış parçasından bu kadar bahsettikten sonra albüme geri dönelim. Aslında albümün ismi Best Sitxh aynı zamanda Hangul’la yazıldığında bir anlama daha geliyor: Vahşi. Ki bence Kpopta farklı bir tat olan PSY’a kesinlikle uygun bir isim bu. :D


 3. track olan Gangnam Style’dan başka 5 şarkı daha içeriyor albüm: Sırasıyla Tree Frog/Blue Frog, A Hot Hello, 77 Theories, What Should I Have Done ve Never Say Goodbye. Gangnam Style hariç her şarkıda PSY’ya bir başka sanatçı eşlik ediyor. Aslında ben her şarkıyı sevdim ama bir favori belirlemem gerekse GDragon’la olan düeti Tree Frog’u seçerdim. Şarkının anlamı benim genelde sevdiğim bir tarzda (kişinin kendi karakterine sadık kalıp bu şekilde başarıya ulaşması üzerine bir şarkı) ayrıca bu şarkı sayesinde dünya üzerinde olabilecek en seksi vıraklamayı da duymuş oldum. GD, gerçekten bir kurbağa olsaydın seni kesinlikle öperdim canım, hem de yakışıklı bir prense dönmeni beklemeden XD

 Uzun lafın kısası PSY’ın yeni albümü gerçekten kpopun en büyük boşluklarından birini dolduruyor: Sınırlara takılmadan eğlenme, sana çizilen bir karakteri oynamak yerine kendini her seferinde yeniden yaratıp insanlara bunu kabul ettirme. PSY iyi ki geri döndün, insanların biraz Gangnam Style olmaya ihtiyacı vardı.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Big Bang, Big Bang Olmazdan Önce... (2. Kısım)

35 yıl sonra falan haklarında "Müzik Tarihinin Efsanevi Grupları" başlığı altında bir BBC belgeseli çekilmesine kesin gözüyle baktığım Big Bang'in tarihçesini kaleme almaya (!) devam ediyorum sayın okuyucu. Bir tık uzağınızda olan önceki bölümde büyük lider GD GD beybi beybiden ve rapine kurban TiOhPi'den bahsetmiştim. Geriye kaldı:

Taeyang, Taeyang Olmazdan Önce...
 Dans etmeyi ve müziği pek seven sıradan bir Koreli insan evladıydı. Kim derdi ki yukarıdaki tuhaf saç kesimli çocuk kaslarını ortaya sererek bütün fangirllere ecel terleri döktüren sonra şarkı söylemeye başladı mı yüreklerimizin bam telini titreten bir varlık olacak? Eh, küçük Young Bae demiş olmalı ki, sonunda başardı XD

 Young Bae de aslında kadim dostu Jiyong ile aynı yollardan geçmiş Big Bang'in kadrosuna katılmadan önce. Çocuk oyunculuk, bir kaç eğlence programı... Sonra bütün bu koşuşturma arasında Jiyong'la beraber Jinusean'ın 2001 yılındaki hiti olan "A-yo" şarkısında grup üyelerinden birinin gençliğini canlandırması için seçilmesiyle YG ile de tanışmış. Ve tabi ki hemen şirket bünyesine katılmış.
 GD ile beraber GDYB diye bir alt grup oluşturmasıyla  bazı YG sanatçılarının şarkılarına eşlik edip bir YGFamily albümünde kendi şarkılarını söyleme şansını yakalayan Taeyang o zamanlar rap yapardı aslında. Örnek mi istiyorsunuz? İşte ikilinin şarkısı olan Unfold At A Higher Place'in (To A Higher Place olarak da anılıyor) bir YG konserindeki canlı performansı...
 Hiç de fena sayılmazlar değil mi? XD Özellikle burada 14 yaş civarında olduklarını düşünürsek...
 Bu şekilde hiphop genresinin sadık neferlerinden biri olmayı kafasına takmış olan YB, şirketin yeni kuracağı bir grup için vokale ihtiyacı olduğunu öğrenince rap kariyerinin başındayken bu sevdadan vaz geçip vokal dersleri almaya başlamış ve sonunda Big Bang'in kadrosuna girince de amacına ulaşmış. Zannederim düşündüğüm kadar da takmamış kafasına bu rap işini XD Gene de "You're My" kulaklarımda yankılanırken söylemek isterim ki: İyi ki vokal olmuşsun be Young Bae!

 Daesung, Daesung Olmadan Önce...
 Aslında o zaman da Daesung'du ama siz ne demek istediğimi anladınız işte XD Daesung'un sahne ismi olan ve pek de kullanılmayan D-Lite'ı çok sevmiyorum da... Üstelik aslında cotton candy kıvamındaki DaeDae'ye tam olarak uymasına rağmen...
 İzlemiş VIPler bilir: GTOP ikilisinin katıldığı Night After Night bölümünde GD Daesung için şunu söylemişti: "Bu arkadaşın çok fazla sırrı var." GD beybi söylediğin hiçbir şeye bu kadar katılasım gelmemişti! Kesinlikle Daesung'un BB'den önce nerelerde olduğunu bulmak çok zor... Çünkü Daesung gruba elemelerle dahil olan tek üye. Diğerlerinin aksine YG bünyesine katılmadan önce hiçbir idolsel faaliyette bulunmamış. O yüzden nasıl bu yola baş koydu inanın ki bilmiyorum... Belki gece arkadaşlarıyla sohbet ederken bir şarkı mırıldanmaya başlamıştır, içlerinden biri de onu dürterek "oğlum senin sesin amma güzel yaa" demiştir. Belki de genelde hepsine olduğu gibi çocukluğundan beri tek hayali budur. Ya da ne bileyim, rüyasına ak sakallı dede girip "Daesuuuuung... 1 hafta sonraki YG elemelerini katılıp idol olacağsııın" demiştir. Bence üçü de eşit olarak ihtimal dahilinde XD

 YG'ye girdikten sonra Wheesung tarafından özel olarak ilgilenilmiş Daesung'la. "Çirkin çocuk" diye çağırılması olayına falan pek girmek istemiyorum çünkü beni üzüyor... Kim ne derse desin Daesung'a çirkinliği yakıştıramayanlardanım ben. Kendine has bir karizması, bayıldığım bir karakteri, her dinleyişimde "vay be" dediğim bir sesi var. Ve tabi neler olduğunu ölesiye merak ettiğim tonlarca da sırrı...
Mesela bunun gibi... DaeDaecim canım, kimin nesidir bu hanım kızımız?

Seungri, Seungri Olmadan Önce...
 Memleketinde kendi kurduğu bir dans grubunun lideri, genç kızların sevgilisi ve bütün eğlencelerin elebaşıydı. Yani bildiğimiz panda işte :D
 Strong Heart'ın bir bölümünde MBLAQ'ten Mir Seungri ile aynı bölgeden olduklarını söyleyip Seungri'nin o zamanlar bile ünlü olduğunu anlatmıştı. Hatta salaklığına doymasın, şimdikinden bile daha ünlü olduğunu iddia edip bütün stüdyoyu kahkahaya boğmuştu. Mir'in anlattığına göre o zamanlar arkadaşlarıyla beraber kurduğu bir dans grubunun lideri olan Seungri yöresel ünlü gibi bir şeymiş. Festivallerin elebaşısı olan pandanın resimleri kızların arasında elden ele dolaşır, "kyaaa kyeoptaaa" nidaları eşliğinde sevilip okşanırmış. Zamanında TOP'a "tamam diğerleri çirkin olabilir ama ben bunu kabul edemem. Senle ben gayet yakışıklıyız hyung!" diyen Seungri'nin özgüveninin nereden geldiği de açıklığa kavuşmuş oldu sanırım XD
 Seungri memleketi olan Gwang-Ju'yu fethetmişti. Peki sırada ne vardı? Dünyaaa! Tabi bunun için öncelikle televizyonda görünebilmesi lazımdı, bu sebeple Shinhwa'nın kendilerine benzer bir erkek grubu oluşturabilmek amacıyla başlattığı (ama sonra ellerinde patlayan) "Let's Cokeplay: MNet Battle Shinhwa"ya katıldı. Gerçekten iyi bir dansçı olmasına rağmen vokal yetenekleri birazcık aşağılarda olan Seungri programın 13. bölümünde elendi. Gene de bu program fark edilmesini sağlamıştı, böylece bir süre sonra trainee olarak YG Entertainment'a girme şansı yakaladı ve yeni idol grup için eğitilmeye başladı. Ama gene vokaldeki zayıflığı yüzünden (ki ben  Seungri'nin sesini severim hele son albümden sonra aşık bile olmuş olabilirim...) grup içindeki pozisyonu tehlikeye girdi. Gruptan çıkarılmamak için diğer trainee olan So-1 ile kapışmak zorunda kalan Seungri bir şekilde gruba daha uygun olduğunu Yang Hyun Suk'a ispat etti ve grubu terk eden eleman So-1 ya da hepimizin bildiği ismiyle B2ST'in Hyunseung'u oldu.

 Burada bir parantez açmak istiyorum: Hep tartışılagelir, Seungri doğru karar mıydı falan diye. Hyunseung'u da sevmeme rağmen bence Seungri grup için doğru karardı. Böyle düşünmemin sebebi sesleri ya da dans yetenekleri değil. Seungri, Big Bang'i geleneksel idol dünyasına bir adım daha yaklaştırıp onların da idol olarak kabul edilmesine en büyük katkıda bulunan üye bence. Bütün o fanserviceler, eğlence programlarındaki hikayeleri, abilerini batırıp kendini çıkaran ama bir şekilde daima affedilen hesapçı maknae imajı... Bunlar Big Bang'in sadece sahnelerin değil eğlence dünyasının da en büyük dişlilerinden birisi olmasına büyük katkıda bulundu şimdiye kadar. Kısacası Pandayı sevmeyen ölsün!! hahahaha Bunun yanında Hyunseung Big Bang günlerinde Seungri ile karşılaştırıldığında daha sessiz, uslu ve romantik bir imaja sahipti, belki grupta da o şekilde devam edecekti. Bunun Big Bang için iyi olacağını düşünmüyorum açıkçası.
_________________________________________________________________
 Bütün bunların sonucunda bu çocuklara ne mi oldu? Hepimizin cevabını bildiği bir soru bu: Onlar müzik piyasasının "BIG BANG"i oldu. Hem de kelimenin tam anlamıyla...

13 Temmuz 2012 Cuma

Nymphe'nin Aklına Takılanlar... (2. Hafta)

Bakalım bu hafta pek de yararlı işlere harcamadığım beynimde neler dolanmış kpopla ilgili?

Bu Hafta Nymphe'nin Kafasına Takılan Kpop Zırvalıkları
1. Photoshopsuz Derken...
Bu aralar kpop  gündeminde yeni bir muhabbet dolanıyor: "Photoshopsuz resimler trendi". Photoshop sayesinde göz ve bacak boyunda devrim yaratan kaslar konusunda ise hiç çekinmeden abartının dibine vuran kpop piyasasının bu işi nasıl kotaracağı ise gerçekten merak ettiğim bir konu.

 Açıkçası ben photoshopa karşı değilim: Sonuçta idealleştirilmiş bir güzellik anlayışına hapsolmuş plastik bir piyasa kpop. Güzellik de diğer herşey gibi sıkı kurallar altına alınmış. Bu bağlamda yüzleriyle para kazanan idollerin bir program yardımıyla azıcık kuğu boyunlu, ceylan gözlü, çay bardağı belli ve leylek bacaklı olmalarının pek de sakıncası yok. Ama tıpkı üstteki resimde olduğu gibi tamamen farklı iki insana döndürmenin de bir anlamı yok be Kore piyasası!! Kendinize gelin azıcık, insanlara inanmak istedikleri bir dünya sunmaya çalışırken çölde serap görmüş Mecnunlara çevirmeyin kpop fanlarını...

 Bu akımı kimlerin kullandığına gelince: İlk önce T-ARA üyelerinin gerçekten güzel olduklarını kanıtlamak için giriştikleri bu sevda en son After School comeback resimlerinde görüldü. İşte After School'un lideri Kahi'nin photoshopsuz resmi. Sadece stüdyodaki aydınlatma hatalarından kaynaklanan gölgeler düzeltilmiş, Kahi'nin hatlarıyla bacak boyuyla falan oynanmamış. Ama zaten benim hastası olduğum Kahi anasından photoshoplu doğmuş olma olasılığı yüksek bir varlık, o da ayrı bir konu XD

Grubun Visualı mı? What Dedin Gulüm?!
  Eveet, gördüğünüz üzere Nymphe bu hafta görsellik mevzuuna taktı kafayı XD

 Grupların tanıtımlarını hepiniz bilirsiniz. Kendilerine ait mottoları ve bir el hareketiyle isimlerini söylerler sonra da yazılı yoklama yapar gibi üye tanıtımına geçerler: "Aniyohaseyo, ben grubun lideri ...." "Ben 5 oktava çıkabilen ana vokal ...." "Ben kurbağa gibi zıplayan dans makinesi ...." "Ben grubun visuali ...."

 Durun bir saniye... Üyelerden biri kendini grubun "yüzü" olarak mı tanıttı? Ben bir "müzik" grubunun tanıtımını izlediğimi zannediyordum ama... Ne yani şimdi grubun yüzü olan bu insan evladı, diğerleri dans edip şarkı söylerken bir kenarda durup kameralara poz mu atacak? Ya da ne bileyim albüm kapaklarına onun yüzü mü basılacak?

 Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Sadece kpopta değil genel olarak müzik piyasasında bir popüler müzik grubu varsa onu görsel açıdan temsil eden bir üye de daima olmuştur ki bu gayet normal bir durum. Ve kpopun da "müziğin yanında bir şeyler yapmak" yerine "bir şeylerin arasına müziği de sıkıştırmak" şeklinde bir gerçekliği olduğunu da inkar edemeyiz. Ama gene de bir üyeyi sadece grubun yüzlüğüne indirgeyip o şekilde adlandırmak ne tür bir saçmalıktır anlayan beri gelsin... Üstelik bu sadece o şekilde adlandırılan üyeye karşı yapılmış bir hata değil bence. Çünkü görüntüye tapan kpopta visual olarak öne sürülen üyeler pekala diğer üyelerin geri plana atılmasına da neden olabiliyor. Örnek mi? Çok yakınlardan bir tane vereyim: Treaserların taçsız kralı, EXO'nun visualı Kai. Kpop görüntüye bu kadar aşık olma tatlım yaa, der ve gidip hiç de visual olmayan Daesungumun muhteşem sesinde kaybolurum...

 not: Resimdeki şahıs Infinite'in "visual"ı L sahne ismini kullanan Kim Myung Soo'dur. Benim Infinite favorilerim badboy lider Sunggyu ve manyaklığına kurban Dongwoo olsa da L visuallığı hak ediyor sanırım XD


Nymphe'nin Aklına Takılan Şarkılar
 Geçenki yazımda şarkı listesinin kuralları şeklinde bir yığın zırvalık yazmıştım ciddi ciddi. Ve bu şarkıların sadece sevdiğim şarkılardan değil, aklıma takılan şarkılardan oluştuğunu özellikle belirtmiştim. Oysa ki bu hafta kpoptan biraz uzak kalıp müzik aleminde bir geziye çıktım:

 Önce Pakistan'ın kavallileriyle ruhumun derinliklerinde bir keşfe çıkıp daha da çok kayboldum... Ardından elimi haritada birazcık yukarı uzatıp Akdeniz melodileriyle yoğrulmuş Arap cazından yardım dilendim... Baktım aslında kaybolmadan bulamıyorsun kendini bari geçmişe döneyim belki kırık hatıralarda ruhumu aydınlatacak bir ayna bulurum diye Türk müziğinin şaheserleri olan longaların neşeli hüznüne kaptırdım kendimi... Sonra bu kadar geçmişe ağıt yeter deyip zamanının en büyük devrimi olan 70ler rockı alıp götürdü beni. Tam "cennete giden merdivenler"e tırmanacakken hüzünlü bir kız çocuğu bacaklarıma yapıştı "gökyüzünde gördüğüm o bembeyaz kuş aslında bir çöp poşetinden ibaretmiş" diyerek...*

 Yani kpop dünyasına ancak rapi özlediğim zaman geri döndüm ve sadece sevdiğim parçaları dinledim. Bu da aklıma takılıp dilime dolananların sevdiğim parçalar olmasına neden oldu yani XD Bakalım Nymphe bu hafta Korece olarak neleri mırıldanmış?

1. Big Bang-Fool
 Sevdiğim çok fazla Big Bang şarkısı var hatta sevmediğim Big Bang şarkısı yok ama Fool'un yeri daima ayrıdır bende. Haru Haru, Tell Me Goodbye, Lies, Blue... ve şu anda aklıma gelmeyen bir çok Big Bang hiti her VIPnin hastası olduğu şarkılar. Oysa sevdiğimiz grupların sadece bize aitmiş gibi hissettiğimiz en azından öyle olmasını dilediğimiz şarkıları vardır: İşte Fool benim için o demek. Bu şarkıda GD'nin sondaki yarı falsettolarına, TOPın şarkıyı söylemekle rap yapmak arasında gidip geldiği o solosuna,  Daesung'un "ka-ka-kajima" derken kulağıma aşırı karizmatik gelen o sesine, ritmine sözlerine, kısacası her ayrıntısına hastayım. En favori Big Bang şarkımdır diyemem Fool'a, ama benim için özel bir şarkı ilk duyduğum andan beri...

2. Big Bang- V.I.P
Çok eski değil, dünkü yazımdan da anlaşılacağı üzere dün bütün gün dilime dolanmış şarkı kendisi. Size sadece özlediğimde kpopa geri döndüğümü söylemiştim, o yüzden listenin Big Bang'le dolu olması o kadar da garip değil, değil mi? :D

3. Tablo-Dear TV
 Her şarkısını beğendiğim Tablo albümünden favori şarkım. Daima televizyon izlerken söylüyor olmam tuhaf bir ironidir ama, kendim tuhaf bir insan olduğumdan aldırmıyorum artık böyle saçmalıklarıma XD

4.Zico-I'm Still Fly
 Gerçekten çok sevdiğim hatta almaya karar verip çok eski olduğu için güvenilir bir yerde bulamadığım Zico On The Block albümünün en ünlü parçası bu hafta en çok mırıldandıklarımdan oldu. Aslında bununla beraber Dead President'a da taktım (moneey... I'm fuckin' hate money money...), ama I'm Still Fly'ı ezberlediğimden onu paylaşmayı tercih ettim. Dead President sistemi eleştiren tam bir rapper parçası, İngilizcesi olanların en azından sözlerine bakmasını tavsiye ederim. Tabi ki söz-müzik tamamen Zico'ya ait XD

5. Junhyung (Joker)-Living Without You
 Bu şarkıyı söyleyeceğim kimse olmasa da söylüyorum işte... Tamamen Junhyung'a ait olan bu parça ilk dinlediğimden beri pek hoşuma gider ve sayesinde B2ST favorim değişmiştir XD

Nymphe'nin Bu Haftaki Albüm Önerisi
Her seferinde karşınıza yeni bir saçmalıkla çıkan şahsım bu sefer de boyundan büyük işlere kalkışıp albüm önermeye karar verdi XD Artık katlanacaksınız millet...
 Her neyse... Size dinlerken çok eğlendiğim ama hakkında uzun uzun yazı yazmak istemediğim bir albümü önermek istediğimden başlattım bu bölümü. Ben dinlenmeye değdiğini düşündüğüm albümler buldukça devam eder zannederim...
Bye Bye Sea'nin ilk albümü olan City Complex pop-rock genresine ait olarak tanımlansa da aradaki caz melodileri ve solistlerinin renki sesi ile oldukça eğlenceli bir albüm. İlk mini albümleri Boys Universe'de melankolik bir havası olan grup City Complex'de gerçekten neşelenmiş... Ki bu durum beni de neşelendirdi. Kpoptan sıkılıp yeni bir şeyler denemek isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim, eğer benim gibi çeşitli tarzlara dokunan kompleks müziklerden hoşlanıyorsanız duyduğunuzdan memnun kalacaksınız. :D
______________________________________________________________________
 İşte bu hafta beynime takılan zırvalıklardan hatırlaabileceğim kadar uzun süre kalanları bunlardı... Umarım okuduklarınızdan benim yazarken aldığımın birazı kadar zevk alırsınız ^^

*Ne dinledin yani kızım sen diyenlere gönderme/alıntı yapılan kişi ve gruplar şunlardır:
 Kavalli derken kastedilen kişi Üstad Nusret Fatih El Khan.
 Arap cazı biraz İbrahim Maalouf biraz Natacha Atlas... (Natacha aslında caz yapıyor sayılmaz ama I Put A Spell On You ile Arap melodilerini bir harmanlamıştır ki tadından yenmez.)
 Eh longayı da bilmiyorsanız... Tamam canım açıklarız XD Longa basitçe klasik Türk müziğinin türlerinden biri. Kemal Sunal ve Halit Akçatepe'nin ünlü filmi Süt Kardeşler'in müziğini bilirsiniz herhalde. İşte o Kürdili Hicazkar Longa'dır mesela. ^^
 "Cennete Giden Merdiven" ise sanırım sonsuza kadar en sevdiğim rock grubu olarak kalacak Led Zeppelin'in parçası Stairway to Heaven'dan başkası değil. Ahh, özlemişim Jimmy Page'imin gitarla, Robert Plant'imin sesiyle sevişmesini Bonzo'nun davulu parçalarcasına çalmasını, Jones'un ise keyboardının başında harikalar yaratmasını...
 Sondaki küçük kıza gelince... Kendisi hayatımın kadın vokal ve müzisyenlerinden biri olan Fiona Apple. Söylediği cümle ise en sevdiğim şarkılarından biri "Paperbag"e gönderme...

6 Temmuz 2012 Cuma

Nymphe'nin Aklına Takılanlar...

 İşte yepyeni ve tabi ki gene blog mantığına uygun olarak tamamen sübjektif bir bölümle karşınızdayım: Bu haftadan itibaren canım sıkılana kadar her Cuma o hafta içinde kpopla ilgili aklıma takılanları ve bütün hafta sabahtan akşama mırıldandığım kpop şarkılarını paylaşacağım bu bölümde. Aklıma takılanlar birbirinden alakasız ve tamamen saçma olabilir, ki aynısı şarkılar için de geçerli XD Blogun başında da yazdığı gibi canım ne isterse yani…
 Hadi başlayalım:


Bu Hafta Nymphe’nin Aklına Takılan Kpop Zırvalıkları:

1.2ne1 Gerçekten Korktu mu? 
 Bildiğiniz üzere 2ne1 Haziran ayında f(x) ve Wonder Girls ile aynı zamanda çıkış yapacaktı. Hatta bu olay üç büyük şirketin uzun zaman sonraki ilk kapışması olarak büyük bir yankı uyandıracaktı. Fakat ne oldu bilinmez 2ne1 kendini geri çekiverdi ve çıkış tarihini erteledi. Bu hafta I Love U singleı ile piyasalara dönünce (ki büyük ihtimalle beklentim çok yüksek olduğu için beni tatmin etmedi bu şarkı) bu mevzu bu hafta yeniden kurcalamaya başladı kafamı. Çünkü Wonder Girls’ün Like This’i bana onları sevdiren şarkı olarak gözümde devrim durumundaydı, f(x)’in comebacki de hiç de kötü sayılmaz. Bütün bunlar bana gerçek olduğuna inanmak istemediğim bir ihtimali düşündürüyor: YG Wonder Girls’ün gördüğü ilgiden korktu ve 2ne1 çıkışını birazcık erteledi. Tabi şu anda gerçekten çok iyi olan T-ARA comebacki ile çakıştıklarını düşünürsek bu ihtimal doğru da olmayabilir. Ya da 2ne1 yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş durumda :P (Evet, titraf ediyorum son T-ARA albümüne aşık oldum. Bir sorunu olan var mı? -_-)

2.JYP’de Dengeler Ters mi Dönüyor?
 Neden bilmiyorum, JYP’nin hep 2AM ile 2PM arasında 2PM’den yana taraf aldığı şeklinde bir düşüncem olmuştur. Belki de 2PM’in tarzı Park JY’a daha yakın olduğundan, sonuçta hammer dansını yediğim JYP’nin pek ballad insanı olduğu söylenemez XD Ama bir şekilde şimdiye kadar 2PM daha öndeydi sanki. Oysa 2PM’den Wooyoung’un solo çıkışının ilk gösterisinin MNet 20’s Awards’da haybeye gitmesi (zavallıcık sahnede iki defa kaydı ve dansçıları düştü) ve şarkının onun tarzından başka her şeye benzemesi buna karşılık 2AM’den JoKwon’un tamamen kendine has bir şekilde ve çok da iyi bir debut stagele dönmesi işin biraz tersine döndüğünü düşünmeme neden oldu. Belki de başından beri tamamen benim hayal gücümün eseriydi bu durum, ama söylediğim gibi aklıma takılanlar bölümü bu. Bu durum da aklıma takıldı işte XD

3.Kız Grupları Ne Ara Bu Kadar İyi Oldu Yaa?
 Uzun zamandır aklımda dolanmasına rağmen gerilere itip erkek gruplarına takılmaya devam ettiğim bu düşünce Wonder Girls’ün beni şoka sokmasıyla su yüzüne çıkmışken T-ARA’nın comebackiyle beynimde küçük havaifişekler eşliğinde gene belirdi. Gerçekten o kadar da dinlemediğimiz hatta çoğu fangirlün sırf oppalarının (!) çevrelerinde dolaşıyorlar diye nefret ettiği kız grupları gayet de iyi işler yapabiliyor aslında. Hatta kimi zaman o yerlere göklere sığdıramadığımız erkek gruplarından daha iyi… Ve şahsen ben erkek gruplarının büyüsüne bu kadar kapılıp kız gruplarını boşvermiş olmanın ve bu yüzden şu anda çok sevdiklerimin gelişimini görememenin pişmanlığını yaşıyorum… Hemcinslerimizin hakkını yemeyelim sayın fangirller… Onlar da insan~haha

4. SHINee Ne Zaman Comeback Yapacak Bee?!
 Aslında bu haftalık bir düşünce sayılmaz çünkü her SHINee comebackinden sonra derdim bu. Ama yazmasam daha çok aklıma takılırdı XD
Geri dön geri döööön

Ne olur SHINee geri dööön

Süslenip çıkıver gene comeback sahnesine

Yepyeni şarkılarla ne olur geri dön

Geri dön geri döööön

Ne olur geri dööööön…

Bu Hafta Nymphe’nin Aklına Takılan Kpop Şarkıları:

 Öncelikle şarkı listesinin kuralları:
1. Bu şarkıları deliler gibi seviyor ya da ölesiye nefret ediyor ya da kendilerine karşı hiçbir şey hissetmiyor olabilirim. Deliler gibi sevdiklerim deliler gibi sevdiğim için kafama takılmışken ölesiye nefret ettiklerimin neden takıldığına dair hiçbir fikrim bulunmamaktadır. Dilime dolanıyorlar bir şekilde işte!
2. Şarkılar eski ya da yepyeni olabilir… Yüzyıllardır dinlememiş de olabilirim mırıldanmaya başlamadan üç saniye önce de sona ermiş olabilir müzik çalarımda…
3.  Uzun lafın kısası bu şarkıların tek bir ortak noktası var: Geçen hafta Cumadan itibaren hepsi kafamda çalıp durdu! Ve ben de onlara attığım her adımda eşlik ettim banyo dışında hiçbir yerde güzel olmadığından neredeyse emin olduğum sesimle…

1. Super Junior~Gulliver
 Sevdim mi? Hayır. Nefret mi ediyorum? Etseydim dilimi kesmem gerekirdi. Çünkü ilk duyduğum andan itibaren neredeyse iki gün boyunca durup durup söyledim bu şarkıyı! Uzak durmak için söylemeye başladığımı fark ettiğim andan sonra hiç dinlemedim ama nafile! Sanırım Gulliver beni gerçekten “yakaladı”. Etkileri gittikçe azalsa da hatta bugün neredeyse hiç söylememiş olsam da (şu anda mırıldanmaya başlamış bulunmaktayım çünkü) bu hafta kafama takıldığı hatta yapışıp kaldığı bir gerçek. Teşekkürler Eunhyuk teşekkürler Super Junior… 
2. Super Junior~Sexy, Free &Single
 Birileri Suju’nun yeni albümünü beğenmediğini mi söylemişti? Evet, ben söyledim. Ama bu şarkıların “catchy” olduğu gerçeğini değiştirmiyor ki kardeşim! Şükürler olsun ki şu anda bulunduğum yerde Korece bilen biri bulunması çok uzak bir ihtimal çünkü akşamüstü yürüyüşlerimden birinde “seksi özgür ve bekar ben oldukça iyi bir erkeğim” deyip durdum bu hafta… (Bingolu kısmı öğrenecek kadar dinlemedim şarkıyı :D ) Sözleri “yoja” olarak değiştireyim dedim ama ritim bozuluyor sanki XD

3. Jo Kwon~Lipstick
“I won’t be a freak freak because of your lipstick!!” Kendisi bu haftaki mottom olmaya aday bir söz. XD Sanırım bilinçaltım kargoda kaybolan Key imzalı lipstickim (hala bu konuda yakınabiliyorum ya aferin bana) için duyduğum derin üzüntüden dolayı bir kendini terapi aşamasına girdi ve bu şarkıya taktı. Güvenin bana, bu mümkün… Ayrıca şarkı tam zıplamalık yaw!! Jo Kwoncuğum seviyorum seni evladım :D

4. Gang Kiz~Ssh
 Kafama takılmasından memnuniyet duyduğum bir şarkı daha… Uzun zamandır dinlemiyordum o yüzden nereden çıktı hiçbir fikrim yok. Üstelik kendisine dandik ötesi bir koreografi de hazırlamış bulunmaktayım, kimse görmesin diye kapalı kapılar arkasında sergiliyorum bu yüzden XD Seviyorum bu şarkıyı, böyle yumuşak bir seksiliği var…

5. SHINee~Last Gift
 Çıkış parçaları ve imajları sebebiyle yakından tanımayanlar SHINee’yi hoppidik zıppidik bir grup zannetse de (ki öyleler biraz XD) aslında şimdiye kadar duyduğum en iyi Korece R&B balladlarına imza atan gruplardandır kendileri. “Bana verdiği son hediye ayrılıktı” diyen bu acı dolu şarkı da bunun güzel örneklerinden. Nereden kafana takıldı diye sorarsanız inanın ki bilmiyorum. Gecenin köründe birden saçma bir şekilde mırıldanmaya başladım. Nedense SHINee şarkılarının böyle bir etkisi var bende: Uzun süre dinlemiyorum ve birgün sabah kalkarken ya da tamamen alakasız bir anda kafamda dönüvermeye başlıyorlar. İşte o anda açıyorum o şarkının olduğu albümü, baştan sona dinleyip SHINee özlemimi gideriyorum :D

6. Big Bang~Bingle Bingle
 Big Bangsiz listelere hayır! Tabi dünyanın en sevilmeyen grupları ya da kırmızı bültenle arananları teması çevresinde dolananlar hariç XD
 Her dinlediğimde “Evet, tabi ki tek olabilirsin Big Bang” diyerek bağrıma bastığım bu şarkı sabahtan beri dilimde gezinip duruyor. Hatta “can i be the one” şeklinde giden kısmın sözlerini birine sms olarak gönderip saçmalamanın doruklarına varmama bile neden oldu. Ama halimden şikayetçi miyim? Kesinlikle hayır! Bütün gün söyleyebilirim bu gene bir kızın söylemesi tamamen saçma olan şarkıyı. Olsun anlamını benden başka kimse anlamıyor nasıl olsa XD Çevremdekilerin çenemi kapamamı söylemelerinin tek sebebi sabahtan beri “ken ay bi dı van görl ay şuld bi dı van” dememden bezmiş olmaları~haha
_____________________________
Eveeeet, işte bu haftalık Nymphe’nin kafasını meşgul eden kpop zırvalıkları bunlardı. Aslında daha çok şeyler de dolanmış olabilir kafasında ama aklına bunlar geldi işte XD O zaman hep beraber: Ken ay bi dı van görl ay şuld bi dı van ke-ke-ken ay bi dı van a-a-ay giv yu dı vorld~hahahahaha

4 Temmuz 2012 Çarşamba

T-ARA "Günden Güne" Tacına Daha Fazla Yaklaşıyor

 T-ARA’nın ismi taç kelimesinin İngilizcesi olan “tara”dan geliyor. Mottoları ise “adım adım ilerleyerek müzik dünyasının tacını başlarına geçirmek”… Ve bence 6. mini albümleri “Day By Day” ile bu amaca biraz daha yaklaşmışlar.

  T-ARA kpoptaki en iyi kız gruplarından biri benim için. Tamam, satmak için aegyo ayaklarına yattıkları çok zaman oldu; ama bizim ülkemizde ünlü olmak için skandal çıkarmak, birkaç polemik yaratmak neyse kpopta da aegyo o bir yerde. Onsuz kpop kpop olmaz. O sebepten eskisi kadar eleştirmiyorum bu zırvalığı hala büyük bir fanı olmamama rağmen. Gene de T-ARA funk müziği kpopla harmanlama yeteneğini, şarkılarının bütün saçmalıklarına rağmen büyülü sözcükler gibi insanın kafasına takılıp kalmasını ve inanılmaz çalışma tempolarını düşündüğümde sevgim kadar saygımı da kazanıyor. Gerçekten eğlenceliler aynı zamanda fark ettirmeden bundan daha fazlasını da sunuyorlar insana. Bazı insanlar T-ARA şarkılarını eski telefonlardaki polifonik melodileri andırıyor diyerek eleştirebilir; bence bu kişiler hayatları boyunca funkın ne olduğuna dair bir fikirleri olmadan yaşamışlardır (Upps, sert oldu sanki XD ).

 T-ARA son albümü “Day By Day”de de funk melodilerine olan bağlılığını devam ettirmiş, bu artık onların tarzı sonuçta. Ama üzerine bir şeyler de koyarak… Mesela çıkış parçası olan Day By Day bir üflemeli, parçanın tamamına yayılmış bir akustik gitar ve basit bir davul ritmi eşliğinde başlıyor ki bu pek T-ARA sayılmaz. Ayrıca melodiyi bir yerlerden hatırlıyorum sanki ama bir türlü çıkaramadım. Lovey Dovey, Roly Poly, Yayaya gibi yüksek tempoda ilerleyen diğer T-ARA çıkış şarkılarını düşündüğümde bu parça kesinlikle yeni bir şey, aslında bu tatta devam eden albümün tamamı yeni bir şey. Ve T-ARA’ya gerçekten çok yakışmış. Üyelerin genelde yumuşak olan hatta kimi zaman bu yüzden müziğin altında kalan sesleri bu yeni tarzla oldukça hoş bir armoni yakalamış.

 Bunun yanında retroya olan düşkünlüğü daima ayan beyan ortada olan T-ARA yeni albümünde de bundan vazgeçmemiş. Şarkıların hepsinde geçmişin tadı var. Eski şarkılarda olduğu gibi tam olarak konduramasanız da (sonuçta onlar diskodan fırlamış gibiydi) dinlerken hissedebiliyorsunuz bunu. Üstelik HUE için hala diskodan fırlamış diyebiliriz XD
 Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim: Bence şimdiye kadar T-ARA’nın en büyük sorunu rap kısımlarını nereye koyacağını asla bilememesiydi. Sanki sırf rappera bölüm düşsün diye rap bölümü koyuyorlardı parçalara (Bknz. Roly Poly ya da Davichi ile olan düetleri We Were In Love). Oysa bu albümde rapler olması gereken yerlerde gibi, hatta Day By Day gibi bazı parçaların neredeyse en güzel bölümleri.

 6 şarkıdan oluşan albümde “bu olmamış ya” dediğim şarkı yok açıkçası. Hepsini defalarca dinledim, hepsini az çok sevdim. Favorim budur diyebileceğim bir şarkı da yok üstelik. Çıkış parçası olan Day By Day’e treaserı izlediğim anda vuruldum, bunun yanında 3. şarkı Don't Leave dans şarkısı geliyor diye düşünüp tam ayağa kalkarak zıplamaya hazır bir konuma geldiğim anda keman ve saksafona geçerek beni ters köşeye yatırmasıyla kalbimi fethetti. Bütün bunların arasında belki Holliday zayıf halka olarak görülebilir, ama bunu sebebi de şarkının kötü olmasından ziyade diğer şarkıların çok iyi olması bence.

 Traser demişken gelelim kısa filme… Ay yani müzik videosuna: Tamam, iyi hoş da neden bu kadar uzun? T-ARA bunu daha önce Cry Cry ile de yaptı ki ben o zaman da beğendim. Ama 15.59 dklık süresiyle Day By Day MVsi gayet sürükleyici olmasına ve sıra dışı da sayılabileceğine rağmen bir müzik videosu için fazla. Böyle bir uzunluk, bu kadar hikayeye gömülme bir açıdan izleyiciye değişik bir tat sunarken bir açıdan da şarkının tadını kaçırıyor bence. Animemsi tarzından, bütün o çekimlerden ve hikayeden gerçekten hoşlandım ben ama MV bittiğinde şarkıyı değil de görüntüleri hatırlıyordum. Day By Day’in tadına varabilmem için youtubedan çıkmam T-ARA klasörüme yollanıp oradan şarkıyı dinlemem gerekti. Bence şirket T-ARA üyelerinin tamamının oynadığı bir film dizi falan çekip bu konudan hevesini aldıktan sonra onların bir müzik grubu da olduğunu hatırlayıp şarkıyla eşdeğer boyutta mvler çekmeye geri dönmeli.~haha T-ARA’nın uzun MVleri ne kadar başarılı olursa olsun (ki gerçekten hepsi sağlam hikayelere ve kaliteli bir film tadında iyi görüntü yönetimlerine sahip), dikkati şarkılardan uzaklaştırıyor sanki. Ve T-ARA’nın müziğini de seven bir “dinleyici” olarak bu durumu eleştirilmeye değer buluyorum ben.

 T-ARA’nın yeni albümü “Day By Day” her şarkısını sevdiğim tek kpop kız albümü olarak tarihime geçtiği içim 10 üzerinden 8,5 alır benden~haha Gerçekten iyi iş çıkarmışlar, yapımda ve yayında emeği geçen herkesin ellerine sağlık XD

 Not: Bu arada bu sene kız grupları beni çok şaşırtıyor, en sevdiğim kız grubu deyip durduğum 2ne1 son çıkardıkları şarkıda batırırken (hani şu reklam amaçlı olan I Love U'dan bahsetmiyorum), SNSD dinlerim onu dinlemem dediğim Wonder Girls ortalıkta “layk disss yooo layk disss” diye dolanmama neden oldu. Çok pis ters köşe oldum sayın okuyucu. Ayrıca yıllar yılı kız gruplarına haksızlık ettiğimin farkına varıp (acemi fanlık dönemimdi işte) pişmanlığımı bol bol kız grubu şarkısı dinleyerek atlatmaya çalışıyorum. SNSD mi? Yok ya, onlarla hala limoniyiz XD