31 Ağustos 2012 Cuma

GDragon One of A Kind ve That XX Çevirileri

ONE OF A KIND
Sadece vahşi ve gencim
Sadece vahşi ve gencim
Ve bunu eğlenmek için yapıyorum
Merhaba~
Ben ve Choice karşınızda…
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Birçok numarası olan bir ayı~hayır daha çok bir tilki
Merhaba~ merhaba~ merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Sinir bozucu züppenin tekiyim, birazcık para da ederim
Def olun
Evet ağabey, evet abla? (Neyin var senin?)
Aman, birazcık sıkıldım da…
Evet ağabey, evet abla? (Neyin var senin?)
Bu kadar popüler olduğum için kusura bakmayın
Sadece bir telefon kadar uzağındayım~88-08-18’yi arayıver
Birileri önümü kesmeye çalışabilir ama ben zaten bir numarayım
Çünkü ben farklıyım, çünkü ben buyum
Çek arabanı, dalga mı geçiyorsun benimle?
Genç ve zengin, bunlar beni anlatır işte
Ne yapmamı istiyorsun öyleyse?
Dalga mı geçiyorsun benimle?
Ama ben dalga geçmiyorum seninle
Merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Birçok numarası olan bir ayı~hayır, daha çok bir tilki
Merhaba~ merhaba~ merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Sinir bozucu züppenin tekiyim, birazcık para da ederim
Def olun
Şimdiden ikinci albümümü çıkardım
Rapim sayesinde bayanları yatağa atarım
Evet, meşgulüm ben
Benim işimde para ağaçtaymış gibi yetişir
Şarkılarım herkesi ağlatır
Sevdim bunu!
Modellik teklifleri almaya devam eder dururum
Başkaları yüzümü görmemek için başlarını çevirse de
İşe yaramaz bu, çünkü benim yüzüm her yerde
Çek arabanı, dalga mı geçiyorsun benimle?
Genç ve zengin, bunlar beni anlatır işte
Ne yapmamı istiyorsun öyleyse?
Dalga mı geçiyorsun benimle?
Ama ben dalga geçmiyorum seninle
La la la~Lanet okuma bana
Ah, lütfen sevgi dolu gözlerle bak bana
La la la~Lütfen sev beni, lütfen kabul et beni
Merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Birçok numarası olan bir ayı~hayır, daha çok bir tilki
Merhaba~ merhaba~ merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Sinir bozucu züppenin tekiyim, birazcık para da ederim
Def olun
Evet ağabey, evet abla? (Neyin var senin?)
Aman, birazcık sıkıldım da…
Evet ağabey, evet abla? (Neyin var senin?)
Bu kadar popüler olduğum için kusura bakmayın
Hadi gidelim!
Takip et beni, takip et beni~
Takip et beni, takip et beni~
Ta-takip et, takip et beni
Merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Birçok numarası olan bir ayı~hayır, daha çok bir tilki
Merhaba~ merhaba~ merhaba~
Evet efendim, ben türünün tek örneğiyim
Sinir bozucu züppenin tekiyim, birazcık para da ederim
Def olun
THAT XX
Dışarıda dolanırken erkek arkadaşına rastladım (Evet, gördüm onu)
Başta inanmak istememiştim ama gerçeğe dönüştü şüphelerim (Sana söylemiştim)
Senin verdiğin yüzüğü takmıyordu, başka bir kız vardı kolunda
…Sanırım anlattım kararınca (Seni yaralamak istemiyorum)
Ama sonunda bana kızıyorsun (Neden?)
“O kesinlikle öyle biri değil” diyorsun (Tabi, ne demezsin)
Bakışlarını gördüğüm anda belki de yanlış anladım diyorum
Görüyor musun, senin için yalan bile söylüyorum (Özür dilerim)
Beni anlamayışından nefret ediyorum
Bütün bu bekleyişi artık istemiyorum
Onun elini bırak (terk et onu)
Sen üzgün olduğunda ben
Ölecekmiş gibi hissediyorum bebeğim
O piç bende olmayan neye sahip ki?
Neden seni elde eden ben olamıyorum sanki?
O piç seni hiç sevmiyor ki
Daha ne kadar tek başına ağlayacaksın bir aptal gibi
Onun hakkında konuştuğunda çok mutlu görünüyorsun (mutlu görünüyorsun)
Bu derece mutlu olabilmen çok güzel bir şey (ben de mutlu oluyorum)
Onu çok sevdiğini, sonsuza kadar onunla olmak istediğini söylüyorsun
Ona sonuna kadar güveniyorsun (Daha söyleyecek ne kaldı bilmiyorum)
Bütün arkadaşların onun nasıl biri olduğunu biliyor (Evet, biliyorlar)
Tamamıyla ortada zaten, sen nasıl göremiyorsun? (evet sen)
Aşkın gözü kördür derler, oh bebeğim, asıl sensin kör olan
Lütfen, yalvarırım sana, vazgeç ondan
Beni anlamayışından nefret ediyorum
Bütün bu bekleyişi artık istemiyorum
Onun elini bırak (terk et onu)
Sen üzgün olduğunda ben
Ölecekmiş gibi hissediyorum bebeğim
O piç bende olmayan neye sahip ki?
Neden seni elde eden ben olamıyorum sanki?
O piç, seni hiç sevmiyor ki
Daha ne kadar tek başına ağlayacaksın bir aptal gibi
Pahalı arabalar, şık kıyafetler, kaliteli restoranlar, hepsi sana çok uygun
Ama yanındaki o piç, uymuyor, gerçekten uymuyor sana
Senin yanındayken ikiyüzlü bir gülümseme takınıyor
Saçlarını okşayıp yüzüne dokunuyor
Ama onda başka bir kadını düşünüyor, nasıl cesaret edebilir buna?
Döktüğün gözyaşları ölçüsünce mutluluğa boğmak istiyorum seni bebeğim
Bütün acını kendin taşımak yerine birazını da paylaş benimle bebeğim
Lütfen bak bana, senin gerçek aşkın olduğumu nasıl fark edemiyorsun hala?
Neden bir tek sen varamıyorsun farkına?
O piç bende olmayan neye sahip ki?
Neden seni elde eden ben olamıyorum sanki?
O piç, seni hiç sevmiyor ki
Daha ne kadar tek başına ağlayacaksın bir aptal gibi
O piç bende olmayan neye sahip ki?
Neden seni elde eden ben olamıyorum sanki?
O piç, seni hiç sevmiyor ki
Daha ne kadar tek başına ağlayacaksın bir aptal gibi
_______________________________________________________________
 Evet, bugün anında banı yemiş olan bir GD şarkısına (ben Big Bang albümüne Big Bang albümü demem adı bir ban vakasıyla anılmadıkça XD ) kavuşmuş olduk. Açıkçası That XX hakkındaki düşüncelerim One of A Kind'ın hakkındakiler kadar parlak değil... Bir şeyler eksik kalmış GD bu seferlik sade ile yavan arasındaki o ince çizgiyi bulamamış sanki... Gene de sözleri sevdim, işin içince GD olduğu için eninde sonunda şarkıyı da seveceğim. VIP kanı elimde değil!

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Phantom City'ye Hoşgeldiniz...

 Kısa bir süre önce ilk albümleri Phantom City ile resmi bir çıkış yapmış olan Phantom aslında neredeyse bir yıldan fazladır piyasada bulunan bir grup.

 Geçen senenin ikinci yarısından sonra MOGEF’in (artık hepimiz ne olduğunu biliyoruz XD) banladığı kimi şarkıların sözlerinden oluşan, 19Song ya da Love Songs That Teens Cannot Listen To ismiyle bilinen bir mixtape-cover (ki kesinlikle dinlenmesi gerekir) ve kendilerine ait bir şarkı olarak gene sözleri ve klibi sebebiyle MOGEF engeline takılan Hole in Your Face ile gayet çatışmalı bir dönem geçirmiş olan Phantom 3 üyeden oluşuyor: Kiggen, Sanchez ve Hanhae. Aslında her üye rap yapıyor, şarkı söylüyor, beste ve prodüksiyon işlerini paylaşıyor olsa da lider Kiggen grubun rapperı ve prodüksiyon sorumlusu olarak kabul edilirken, Sanchez ana vokal, Hanhae ise vokal/rapper görevlerini üstleniyor.

 İşin aslı üyeler grup olarak çıkış yapmadan önce de birçok projede yer almış: Kiggen 2010’da oldukça beğeni toplayan HybRefine isimli bir elektro müzik projesinin prodüktörlüğünü yapmış. Sanchez Verbal Jint, Skull gibi ünlü rapperların kimi şarkılarında vokal olarak yer alma şansı yakalamış. Hanhae ise bir Block B üyesi olmak üzere yetiştirilmiş ve onlarla çıkış yapması düşünülüyormuş ama sonradan şirket değiştirip Brand New Music’e katılınca Phantom’la bir araya gelmiş. Gene de Stardom Entertainment’tayken bazı Block B üyelerinin de kimi şarkılarda kendisine eşlik ettiği mixtapei olan Eargasm’ı çıkarmış. Bir araya geldiklerinden ise yukarıda da adı geçen 19Song’un yanında Sanchez’in Freddie Mercury (parantez arasında kendisini ve gelmiş geçmiş en iyi gruplardan biri olan Queen’i saygıyla anıyorum) kılığına girerek yer aldığı bir SNSD Boys coverı da yayınlamışlar…

 Bu şekilde iğneli bir dile sahip espri anlayışıyla biraz da hükümetin müzik piyasası üzerindeki baskı politikasının damarına basarak kariyerini şekillendirmeye başlayan Phantom resmi olarak ilk çıkışı olan Phantom City albümü ile işleri biraz daha kurallara uygun yapmaya başlamış aslında. Eh, sonsuza kadar MOGEF ile savaşmalarını bekleyemezdik zaten. Özellikle piyasada bir yer edinmeye çalıştıklarını düşünürsek…

 Albüm As One isimli kız grubunun eşlik ettiği Phantom City ile açılıyor. Grup üyelerinin rap yeteneklerini ortaya serdikleri bu introda yoğun bir hiphop tadı var. Parçanın keskinliğini yontan ve onu tamamen bir rap parçası olmaktan uzaklaştıran şey ise nakaratta As One’ın melodik varlığı. Şarkıyı benim için çekici kılan tamamen başka bir şey ama: Başındaki metro/tren sesleri içeren kısım. Rayların seslerine profesyonel ve sıkıcı bir kadın sesi karışıp bize ulaştığımız yerin “Phantom Şehri” olduğunu haber vermesi müzikle alakası olmasa da çok hoş bir dokunuş bence.

 Böyle bir girişten sonra grubun aynı zamanda MV çekerek (buradan bir göz atabilirsiniz) tanıtımları için kullanmaya karar verdiği “Burning”e geliyoruz. Burning grubun genel olarak sahip olduğu R&B/hiphop tarzının dışında aslında: Daha çok bir pop-rock tadı bırakıyor insanın damağında ki MVsi de bunu destekler nitelikte. Gene de Sanchez’in duygusal vokali, Hanhae’nin biraz daha güçlü ve agresif, Sanchez’inkinden aşağı kalmayan sesi ve rapi ile Kiggen’in daha alçak tonda olsa da havalı olarak kabul edilebilecek rapi gayet uyumlu. Benim bu aralar en çok dinlediğim şarkılardan biri Burning.

 Albümün 3. şarkısı Verbal Jint ve Swings’in eşlik ettiği Homeground ve bence albümde yer alan en iyi şarkılardan biri. Üyelerin rap yeteneklerine yüklendikleri, video oyunlarını hatırlatan elektro melodiler üzerine kurulu Homeground dinlemesi gayet eğlenceli bir parça. Üstelik işte Verbal Jint’in parmağı var yahu! Ehuhehe, seviyorum o adamı. XD

 Bundan sonra iki R&B baladıyla devam ediyor Phantom City’deki turumuz: 미역국 (Seaweed Soup-Yosun Çorbası) ve 어딘데 (Where U At?-Neredesin?). Ben şahsen Seaweed Soup’u daha çok sevdim; aşık olunan kızın doğum günü üzerine oldukça sempatik ve hafif bir şarkı. Sanchez’in falsettosu ise daha da dinlemeye değer kılıyor Seaweed Soup’u. Gene de biraz daha hüzünlü olsa da Where U At de fena bir şarkı değil.

 Bir sonraki track ICE, herkese bir şeyler hatırlatır sanırım: Evet Duck Sauce’un Barbra Streisand’ı… O aşırı derecede ünlü olduğu zamanlarda da Barbra Streisand en sevdiğim parçalardan biri sayılmazdı, o yüzden ICE’ı da çok sevmedim. Ayrıca şarkıya “uuuuuuu~Barbra Streisand” diye eşlik etmemin de bu duruma bir katkısı olmadı. Şarkı ayrıca Hite isimli bira markasının reklam şarkısı olarak da kullanılıyor, belirtmeden geçmeyelim...

 Albüm ayrıca grubun eski şarkısı olan (benim çok sevdiğim bir klibi bile vardır) ve zamanında ban yemiş Hole in Your Face’in temiz (!) versiyonunu içeriyor. Her ne kadar sözlerin değiştirilmesine genel olarak beni gıcık etse de (gözümde müziğe saygısızlık bu) Hole In Your Face’in albümde yer almasına memnun oldum çünkü 19Song’a olan hastalıklı sempatimi bir kenara bırakırsak bence en iyi Phantom işi bu.

Son olarak çıkış parçası Burning’in enstümantel versiyonuyla Phantom City’ye veda ediyoruz…

 Phantom City albümü bu sene dinlediğim en iyi debut albümü ki bunun sebebi hiç de bir kpop debut albümüne benzememesi olabilir. Hatta kpop albümü olduğu bile tartışmaya açık belki de. Aslında yeni bir 19Song duymak beni daha mutlu edebilirdi ama o zaman da asla çıkış yapamazlardı sanırım XD Bu yüzden elimdeki tek örnekle “Al sana MOGEF! Al sana!” demeye devam edeceğim gibi görünüyor. En azından o ruha sahip olduklarını ve farklı bir şeyler yapmaya çalıştıklarını biliyorum, bu da grubu takip etmeye devam etmem için yeterli… Size 19Song’la veda edeyim de beraber pis pis sırıtalım bari~haha

Not: Bu arada neredeyse bütün banlı şarkıları sevdiğimi hatta bazılarına aşık olduğumu fark ettim… Ya MOGEF tuhaf ya da ben…

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kpop Kpop Nereye Kadar? Şimdi K-Indie Zamanı!


 Bu aralar kpop alemi ilgimi çekecek hiçbir şey yapmama kararı almış gibi göründüğünden (son çıkan kız grupları benden ancak bir “eh işte” alabildi XD ) ve sabırsızlıkla beklediğim GD albümünün çıkışına daha koskoca 5 gün olduğundan (GD bir tane daha mvden resim tweetlerse kafayı yiyeceğim… Yani geriye ne kaldıysa onu…) uzun zamandır hazırlamayı düşündüğüm bir listeyi halledeyim dedim: Favori k-indie gruplarım!
 Açıkçası k-indie ile tanışmam kpopa kıyasla daha yeni. Bulutlu bir günde bir arkadaşımın bana dinle seversin diye bir Nell şarkısı göndermesiyle başladı her şey. Önceden severek dinlediğim başka ülkelere ait indie grupları vardı ama o zamanlar sürekli koreoke salonlarında zıplayıp hopladıklarını düşündüğüm Korelilerin indiede bu kadar iyi olabileceklerini düşünmemiştim. Oysa neler kaçıp gidiyormuş gözümden? Bizim güzide şarkılarımızdan biri “I love you/I love you/do you love me?/Yes, I do”nun daha havalı versiyonlarından başka hiçbir şey olmayan kpop şarkılarının büyüsüne kapılmış olan benim (kpopta acemilik dönemleri vol.1) önümde yepyeni bir dünyanın kapıları açılmış oldu böylece.

 Aslında indie teriminin neyi tanımladığına karar vermek çok zor, hatları en flu olan müzik alanlarından biri çünkü. İndie sözcük olarak İngilizce “independent” yani bağımsızdan türemiş bir kelime. Yani büyük şirketlerin boyunduruğu altına girmeden görece daha küçük şirketlerden albüm çıkarıp kendi bağımsızlıklarını korumaya çalışan grup ya da sanatçıların (burada sadece müzikal açıdan konuşuyorum yoksa sinemada ve modada da indie kavramı mevcut) tavrı için kullanılır bu tanım. Tabi kendi yolundan giden bu müzisyenler genel popüler kültürün daha dışında bir müzik yapma imkanı bulabildikleri için zamanla “indie” bir müzik tanımı olarak kullanılır oldu. Biraz mainstream olduğunu da söyleyebiliriz, zamanında çok yaygın olarak her şeyin önüne getirilen “alternatif” terimi gibi (neyin alternatifi, kimin alternatifi?!) entelektüel görünmeye çalışan tiplerin kullandığı bir kelime olduğunu da… “Ah, ben sadece indie-rock dinliyorum… Bütün o soft melodiler smooth vokaller ruhuma dokunuyor sanki…” (Bu cümleyi yazdıktan sonra o entellerden birinin de ben olduğumu fark ettim. Siz uğraşıp kendinizi yormayın, ben kendi kendimi yargılarım daha sonra -_- )

 Evet, bu anlaşılır olmak uğruna yapılmış ultra karışık indie açıklamasından sonra (suç benim değil modern çağda sanat tam anlamıyla bir kaos. Her şeyi tanımlamak için bir yüz yıl daha beklememiz lazım zannederim) benim kişisel indie tanımımı söyleyebilirim sanırım: İndie benim için yumuşak akustik gitar ile klavye rifleri  ya da basit elektro girişler belki biraz da etnik çalgıların birleşiminden oluşan hafif melodiler, bu melodilerin sesini bastırmasına izin vermeyecek kadar güçlü ama ritmle uyum sağlayabilecek kadar yumaşak vokaller, anlamlı sözler, içerdiği genel melankoliye rağmen bir şekilde insanı rahatlatan bir müzik demek. Hayatı acısıyla tatlısıyla kabul etmek gibi, buruk ama bilgece bir gülümseme gibi… Ve aşağıda kısaca tanıtacağım 5 grup bu tanımı az çok karşılıyorlar.

1.Lucite Tokki

  En yeni keşiflerimden biri olan Lucite Tokki iki üyeden oluşan bir indie grubu: Vokal ve klavyeden sorumlu olan Cho Ye Jin ve gitarist Kim Sun Young. Önceleri beraber küçük proje ve etkinliklerde yer almış olan ikili sonradan Kore’nin en büyük indie müzik şirketlerinden biri olan Pastel Music’in bünyesine katılarak 2007’de ilk albümleri Twinkle Twinkle’ı çıkarmışlar.

 Lucite Tokki’nin en sevdiğim yanı müziklerinin aynı zamanda hem acı hem de tatlı bir tada sahip olması. Şarkıların içinde bir hüzün var ama görece neşeli ritmlerin ve Cho Ye Jin’in sakin vokalinin arkasına öyle hoş bir şekilde gizlenmiş ki, bunalmak yerine rahatlıyorsunuz. Şarkıların sözleri ise kendi tecrübelerinden, doğada onları etkileyen olaylara kadar geniş bir yelpaze içinde yer alıyor. Mesela ilk albümleri Twinkle Twinkle’ın ilk parçası Piano Lesson Sun Young’un eskiden aşık olduğu bir çocuk ve ona yakın olabilmek için çocuktan kendisine gitar çalmayı öğretmesini istedikten sonra yeteneğini fark edişi hakkında bir şarkı. Bununla birlikte Grow To Glow albümlerinde yer alan Go ise “kaldır o poponu oturduğun yerden!” temalı daha funky bir parça. Küçük bir öpücük, yağmurun yağışı, bahar mevsimi, yaz günlerinin tembelliği, çocukluk döneminin haylazlıkları… Çoğu Lucite Tokki şarkısı hayatın içindeki basit ve belki de bu yüzden mükemmel olan şeyler üzerine kurulmuş dinlenesi parçalar.

 İki üyesi de yetenekli ve hayat dolu, hayır hayatla dolu olan bu grup cafeler, barlar, kimi halka açık alanlar gibi yerlerde kendilerini tanıtmaya çalışıyormuş. Kore’de olsam onlara rastladığım ilk parkta bir banka oturup gökyüzüne dalarak müziklerinin tadını çıkarırdım ama şimdilik dünyanın bir ucunda belki 3-5 insanın onları dinlemesini sağladığımı ummakla yetineceğim sanırım…

 Göz atılası Lucite Tokki Şarkıları: The Way, Go, Summer, Piano Class, December, City of Future, The Day It Rains, Spring Spring Spring, The Sweetest Loser

2.Bye Bye Sea

 Aslında kdrama izleyenlerin çoğu bu grubu bir yerlerde görmüş olmalı hele de Kim Hyun Joong hayranıysalar. Playfull Kiss’i hatırladınız mı? Peki ya oradaki taşralı çocuğun arada çıkıp şarkı söyleyen tuhaf arkadaşlarını? Evet, o turuncu kıvırcık kafa ve ekibinden bahsediyorum. İşte gördünüz mü çoktan tanıyormuşsunuz, benim haklarında konuşmama gerek bile kalmadı artık. Diğer gruba geçelim…

 Ehuhehe şaka yaptım. Gerçekten bu kadar kolay kurtulabileceğinizi zannetmiyordunuz değil mi? XD Bye Bye Sea dramalar sayesinde keşfettiğim nadir gruplardan biridir, çünkü ben genelde gruplar sayesinde drama keşfedenlerdenim (Sevdiğim grup dramanın ostsinde yer alır, ben de şarkıyı duymak için diziyi izlerim XD ).

 Bye Bye Sea Namu (vokal, gitar), Joon Hyuk (bateri) Myung Jae (bass) ve Dae Hyun (programlama, klavye) olmak üzere 4 üyeden oluşan bir indie-rock grubu. Kariyerlerine 2006 yılında Hongdae sokaklarında başlamışlar, 2007’de isimlerini Bye Bye Sea yapmaya karar vermişler. Bir sonraki sene ise müziklerini daha iyi tanıtabilmek için Fluxus Entertainment bünyesine katılmışlar. 2010’da da ilk mini albümleri “Boy’s Universe”i çıkararak müzik piyasasına ilk resmi adımlarını atmış olmuşlar.

 Bye Bye Sea’de beni en çok cezbeden şey vokal Namu’nun sesi aslında. Mini albümleri Boy’s Universe’te kendini belli ediyor olsa da asıl büyüsünü ilk full albümleri City Complex’te hissediyorsunuz. Namu bu albümde sesiyle tabiri caizse ip üzerindeki bir cambaz gibi oynuyor. Üstelik ilk albümlerinde daha fazla hissedilen o hüzünlü hava ikinci albümde klavye ve elektronun oyunbazlığı ve buna uyan Namu’nun sesi sayesinde yerini daha neşeli bir havaya bırakıyor. Tabi ki bazı slow parçalar var ama albüme adını veren City Complex gibi bir enerji bombası da var son albümlerinde. Daha önce de önermiştim zaten burada, bence City Complex Korece müziği sevenlerin farklı bir şeyler görmek için göz atması gereken bir albüm.

 Göz Atılası Bye Bye Sea Şarkıları: Star Light Falls, Beautiful Dance (bu arada bu iki şarkı Dream High 2 izleyenlere de pek bir tanıdık gelecektir), Tells My Mind, Never Stop, City Complex, Fight Club

3. Vodka Rain
 İşte indienin kelime anlamıyla karşılığı olan bir grup: Vodka Rain. 2005’te çıkışını yapan soft rock genresine ait bu grup bir şirketin kanatları altına sığınmadan şimdiye kadar 7 albüm çıkardı, hatta “Romantic Vodka Rain” adı altında bir konser turnesi bile düzenledi. Tabi önlerindeki tek engelin şirketlerin promosyon imkanlarından yararlanamamak olduğunu zannediyorsunuz fena halde yanılıyorsunuz. Şu ünlü MOGEF’in sadece Big Bang ve YG ile problemi olduğunu zannederdim meğerse “Night Time Restaurant” şarkıları sebebiyle Vodka Rain’i de banlamış geçen sene… Koreli yetkililer ve müzikal özgürlüğe olan gıcıklıkları…

 Her neyse konumuza dönelim yoksa GDnin albümünün kesin banlanacağı mevzuuna dalacağım gene. Ne diyordum? Vodka Rain vokalde Ahn Seung Joon, gitarda Lee Hae Wan, basta Joo Youn Ha ve bateride Seo Sang Hoon olmak üzere 4 üyeden oluşmakta. Şimdiye kadar 7 albüm çıkarmış olsalar da ben sadece 3ünü dinleme imkanı buldum ve son albümleri olan Faint favori albümlerim listesinde kendisine pek kolay sallanmayacak bir yer edindi. Faint albümü “hayatta unutulmaya yüz tutmuş şeyler” şeklinde oldukça hüzünlü bir tema çevresinde dönen duygusal bir albüm. Hatta vokal Seung Joon’un bu temayla ilgili şöyle bir açıklaması var:

“Bir albüm çıkarmaya karar verdiğimizde daima o albümde anlatmak istediklerimizin ne olduğu hakkında konuşuruz. Bu albümde (Faint) unutulmaya başlamış şeyler, eğer müziğimizin içine koymaysak unutmaya başlayacağımızdan korktuğumuz şeylerden bahsetmek istedik.”

 Vodka Rain’in müziği genel olarak çok duygusal ama gene de bir şekilde sıkmıyor insanı. Hafif ve basit bir güzelliğe sahip melodilerinin, sanatsal bakış açılarının ve e önemlisi popüler olanı boş verip kendilerini anlatmaya çalışmalarının buna katkısı inkar edilemez... “Gecenin bilmem kaçı, acıktım” diye başlayıp önceden sevilen bir insana duyulan özlemi anlatan bir şarkıya sahip olan bir grup başka nasıl tanımlanır bilmiyorum.

Göz Atılası Vodka Rain Şarkıları: 그때, 우리는(O zamanlar, Biz), Difference, The Farewell Song, 심야식당 (Geç Saatte Yemek), Dreamlike
4.Raspberry Field

 Hakkında daha önce de yazı yazdığım bir grup olan Raspberry Field Soy ve Jang Joon Son olmak üzere iki üyeden oluşuyor. " 있나요…? (Hiç Gördün mü?..) ve "토요일 오후에 (Cumartesi Öğleden Sonrası)" isimlerinde iki albüm çıkarmışlar ve bence gayet iyiler. Haklarında söylenecek pek bir şey yok, sadece Soy’un hafif sesini ve müzik tarzlarını rahatlatıcı buluyorum o kadar ^^

Göz Atılası Raspberry Field Şarkıları: Saturday Afternoon, Wanna Be Loved

5.Nell

 İşte geldik hayatımın sonuna kadar müziğiyle bana eşlik edeceğini düşündüğüm gruplardan birine: Nell. Nell bir arkadaşım tarafından bana gönderilen ilk şarkısının sonuna geldiğimde ne dediğine dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen çoktan şarkının büyüsüne kapılıp tekrar tekrar başa sararak dinlediğim bir grup. Nell “Müziği seviyorum” deme cesaretini gösteren her insanın hayatında bir kerecik de olsa dinlemesi gereken bir grup.

 Kim Jong Wan (vokal, gitar, klavye), Lee Jae Kyung (ana gitar), Lee Jung Hoon (bas gitar), Jung Jae Won (bateri) olmak üzere 4 üyeden oluşan Nell 2001’de Seo Taiji’nin şirketi Goesoo İndigene’den çıkış yapmış. Fakat Seo Taiji bir efsane olduğundan ve grup tamamen kendi müziğini yapmasına rağmen (bütün Nell şarkıları vokalist Kim Jong Wan tarafından yazılıp bestelenmekte)  Seo Taiji’nin gölgesinde kaldığından ve insanlar tarafından müzikleri Seo Taiji’ye aitmiş, onun yeteneğinden kaynaklanıyormuş gibi göründüğünden 2006’da ilk şirketlerinden ayrılıp Woolim Entertainment’la anlaşmış. Ve ondan sonra çıkardıkları ilk albümleriyle bir hit olan “Time Spent Trough The Memories”i ortaya koymuşlar ki kendisi benim de en sevdiğim Nell parçalarından biridir.

 Şimdiye kadar 8 albüme imza atmış Nell’in müziğinin büyük bir hayranı olmama rağmen hala nasıl tanımlarım bilmiyorum. Öncelikle Nell’in müziğinde gerçekten büyük bir hüzün aynı zamanda bir yaşanmışlık var. Her şarkıları anlamsal bir yoğunluğa sahip, gerçekten şiirseller; öyle ki bazı şarkılarının sadece sözlerine bakıp büyüsüne kapılabilirsiniz. Müzik de aynı şarkı sözleri gibi yoğun ve anlam dolu. Şarkıları için çok “catchy” diyemem çünkü bundan çok daha fazlası var. Ahh, gerçekten tanımlayamıyorum, benim hissettiklerimi hissetmeniz için dinlemeniz lazım sanırım.

 Göz Atılası Nell Şarkıları: Buna öneri yok XD Ciddiyim Nell kendi ellerinizle keşfetmenize değecek kadar değerli bir grup. Üstelik buraya kadar okuma zahmetine katlanmış birinin elinden keşfetmenin o muhteşem heyecanını alamam değil mi?
 Gene de küçük bir ipucu isteyenler için... Bir süre önce Nell'in son albümü üzerine bir yazı yazmıştım buradan bir bakabilirsiniz. Ayrıca Seperation Anxiety, Time Spent Trough The Memories, Tokyo, Stay isimli şarkıları da benim favorilerim arasındadır ^^


 Aslında daha dinlediğim birçok Koreli indie grubu var: Urban Zapaka, 10CM, Roller Coaster, The Knoxx vb. Ama bunların sadece bana birkaç arkadaşım tarafından gönderilmiş kimi parçalarını biliyorum, sadece üç-beş parçaya göre de koskoca grubu değerlendirmenin haksızlık olacağını düşündüğümden onlardan hiç bahsetmeden yazımı noktalıyorum. Urban Zapaka gerçekten iyidir ama, bunu seven bunu da sevdi mantığından dinlerseniz pişman olacağınızı zannetmem. Hatta belki bu yazıyı okuma zahmetine katlananlardan biri fanı olur da bana anlatır o grubu ^^ Sizin dinlediğiniz başka indie grupları varsa lütfen benimle paylaşın, yeni tarzda müzikler tarafımdan büyük bir minnettarlıkla karşılanır her zaman :D

6 Ağustos 2012 Pazartesi

PSY Best Sixth Albümü Şarkı Sözü Çevirileri



Blue Frog (feat. GDragon)
(*Mavi kurbağa, asla söz dinlemeyen ve onlara söylenenin tam tersini yapan insanlar için kullanılan bir deyimdir.)

Ta en toy olduğum zamanlardan beri diğerlerinin söylediklerini dinlemezdim ben
O zamanlar toy olduğum için miydi acaba? Ama şimdi bile onları dinlemiyorum ben
Yaşadığım sürece en çok duyduğum şey şu oldu: Eğer böyle devam edersen ne hale geleceksin?
Yaşadığım sürece en çok söylemek istediğim şey şu oldu: Kendi yolumda gayet iyi olacağım

Evet ben mavi kurbağayım-başkaları ne söylerse söylesin ben neysem oyum
Bir göletteki kurbağa olsam bile ben mutluyum-evet ben sadece buyum
Evet, ben sadece buyum

Mavi kurbağa
Mavi kurbağa

Doğru olduğunu düşünsem bile birisi yap diyorsa dinlemem
Yanlış olduğunu düşünsem bile birisi doğru diyorsa ona karşı gelirim ben
Yaşadığım sürece en çok duyduğum şey şu oldu: Bunu yapıyorum çünkü senin için endişeleniyorum
Yaşadığım sürece en çok söylemek istediğim şey şu oldu: Lütfen git de kendin için endişelen sen

Evet ben mavi kurbağayım-başkaları ne söylerse söylesin ben neysem oyum
Bir göletteki kurbağa olsam bile ben mutluyum-evet ben sadece buyum
Evet, ben sadece buyum

Mavi kurbağa
Mavi kurbağa

(GDragon)
Hadi gidelim!
Vırak vırak vırak, kurbağa yüksek sesle bağırıyor
İki mavi kurbağa beraberce söylüyor- nefeskesici bu

"Sanki yapma dediğimi inadına yapıyormuşsun gibi davranıyorsun"
Beni ilgi çekmeye çalışan üzgün bir çocuk olarak adlandırıyorsun, kim olduğumu biliyor musun?
Tanımıyorsun sen beni, senin ne düşündüğün umurumda bile değil- canım ne isterse onu yaparım ben
Delinin tekiyim, diğerlerinin ne söylediğini takmam-ne derlerse desinler kendi yolumdan giderim ben
İzle ve gör bakalım kim daha iyi olacak işin sonunda?
Utanacaksın imreneceksin sonunda sen de beni seveceksin

Evet ben mavi kurbağayım (mavi kurbağayım)-başkaları (başkaları) ne söylerse söylesin ben neysem oyum (evet ben neysem oyum)
Bir göletteki kurbağa (bir göletteki kurbağa) olsam bile ben mutluyum (ben mutluyum)-evet ben sadece buyum (ben buyum işte)
Evet, ben sadece buyum
Mavi kurbağa

(GDragon)
Hatalı değilim ben, sadece farklıyım
Bunun bir sorun olduğunu söylüyorsan o zaman bir sorunun var demektir


A Hot Goodbye
Bir erkekle bir kadın, fena halde yanmış-bensiz iyi olabilecek misin?
Ölüp gideceğimi zannetmiştim, delireceğimi, kendimi kaybedeceğimi zannetmiştim
Seni özledim, senden nefret ediyorum
Sen mükemmeldin, harikaydın, uyanık kaldığımız geceler boyunca "tatlım" derdin
Şimdi bunların hepsi geçmişin fazlalık olduğu ortaya çıkan parçaları...
Çünkü herşey uzun zaman önceydi şimdi dolu dolu bir hayatım var
Kalbimden geçmeyen şeyleri söyleyerek bütün bunlara son verdim ben
Saklanarak ve iç çekerek bunlara son verdim
Beraber olduğumuz o günlere bir son verdim
Deliren tek kişi ben miyim?

Benim için değerli olan insan, artık hoşça kal (evet evet artık hoşça kal)
O parıl parıl gözler (senin senin gözlerin)
Birbirimizi sevdiğimiz o eski günler, artık hoşça kal (evet, evet, artık hoşça kal)
Ay ışığının altında kavrulan o kızıl dudaklar
Eğer gideceksen seni özgür bırakırım ben de
Tutkuyla tutkuyla hoşça kal

Beraber baş koyduğumuz yastığın üzerinde senden kalan izleri yok ettim
Beni terk etmeyen bağlılığımı bir kenara attım-geriye kalan tek şey resimler mi? Hepsini de sileceğim
Randevular ve buluşmalarla hayatımı yeniden düzene koyacağım
Sana ait olan herşeyi sileceğim-ama düşündüğüm kadar kolay olmuyor bu
Kalbim ve mantığım bu oyunu ayrı ayrı oynamak istiyor- bebeğim, üzgünüm
Sabahtan akşama, birden ona, herşeyi beraber yaptık biz
Bu nedenle çok zor, dudaklarımı ısırıyorum
İçtikten sonra, kendimi uyumaya zorluyorum
Ama ne alkol ne de uyku hapları sana karşı kazanamıyor
Bütün gece ayaktayım yine-neden ayrıldık biz? Gurur yüzünden...

Benim için değerli olan insan, artık hoşça kal (evet evet artık hoşça kal)
O parıl parıl gözler (senin senin gözlerin)
Birbirimizi sevdiğimiz o eski günler, artık hoşça kal (evet, evet, artık hoşça kal)
Ay ışığının altında kavrulan o kızıl dudaklar (senin, senin kızıl dudakların)

Seni özlüyorum, dengemi bulamıyorum, çok üzgünüm, pislik gibi hissediyorum
Bir kez daha
Seni özlüyorum, dengemi bulamıyorum, çok üzgünüm, pislik gibi hissediyorum

Kendi hayatımı feda ediyorum
Aynı gün yaşamıma da son veriyorum
Benim gibi bir erkek için bunların hepsi fazlalık
Canım yanıyor, çenemi kapatıyorum-adios

Benim için değerli olan insan, artık hoşça kal (evet evet artık hoşça kal)
O parıl parıl gözler (senin senin gözlerin)
Birbirimizi sevdiğimiz o eski günler, artık hoşça kal (evet, evet, artık hoşça kal)
Ay ışığının altında kavrulan o kızıl dudaklar
Eğer gideceksen seni özgür bırakırım ben de
Tutkuyla tutkuyla hoşça kal

İyi geceler...


Kangnam Style
Oppan Kangnam Style
Kangnam Style

Gün içinde sıcacık ve insancıl olan bir kadın
Bir bardak kahvenin özgürlüğüyle neşelenmeyi bilen bir kadın
Gece olduğunda kalbi daha da ateşlenen bir kadın
Böyle bir ikileme sahip bir kadın

Ben bir erkeğim
Gün içinde en az senin kadar ılımlı olan bir erkek
Kahvesini soğumasını bile beklemeden tek dikişte içen bir erkek
Gece olduğunda kalbi hızlanan bir erkek
Bir erkeğim, işte böyle bir erkek

Güzel, sevimli
Evet sen, evet evet sen
Güzel, sevimli
Evet sen, evet evet sen
Artık sonuna kadar gidelim

Oppan Kangnam style, Kangnam style
Oppan Kangnam style, Kangnam style
Oppan Kangnam style
Eh- Sexy Lady, Oppan Kangnam style
Eh- Sexy Lady oh oh oh oh

Sessiz görünen ama oyun zamanı nasıl oynanacağını bilen bir kadın
Doğru an geldiğinde saçlarını salan bir kadın
Kendisini sakınan ama herşeyini ortaya serenlerden daha seksi bir kadın
Böyle doğru hisleri olan bir kadın

Ben bir erkeğim
Sakin görünen ama oyun zamanı nasıl oynanacağını bilen bir erkek
Doğru an geldiğinde tamamen deliren bir erkek
Kaslar yerine düşüncelerle kendini doldurmuş bir erkek
Bir erkeğim, işte böyle bir erkek

Güzel, sevimli
Evet sen, evet evet sen
Güzel, sevimli
Evet sen, evet evet sen
Artık sonuna kadar gidelim

Oppan Kangnam style, Kangnam style
Oppan Kangnam style, Kangnam style
Oppan Kangnam style
Eh- Sexy Lady, Oppan Kangnam style
Eh- Sexy Lady oh oh oh oh

Koşan bir erkeğin üstünde uçan bir erkek vardır bebeğim
Ben de bir iki şey bilen bir erkeğim
Koşan bir erkeğin üstünde uçan bir erkek vardır bebeğim
Ben de bir iki şey bilen bir erkeğim
Ne demek istediğimi anladın sen
Oppan Kangnam Style

Eh- Sexy Lady, Oppan Kangnam style
Eh- Sexy Lady oh oh oh oh
Oppan Kangnam Style!

Seventy Seven 101 (feat. Leesang Kim Jin Pyo)
(*Bu şarkı cinsel göndermeleri ve uygun bulunmayan dili sebebiyle Rated olarak tanımlanmış ve ban yemiştir.)

31 Aralık 1977 Park PSY
24 Aralık 1977 Gil Sung Joon
13 Ağustos 1977 Kim Jin Pyo
24 Şubat 1978 Kang Gary

Açıkçası yaşımdan daha büyük görünmeye çalışıyordum
Bir üniversite öğrencisiyle tek gecelik ilişki arayan hatasız bir lise öğrencisi olarak
Kurutulmuş etle bira, sigaralar ve çakmak, Pocari ile karıştırılmış soju-en iyisi buydu
Akıntıya kapılıp video salonuna giriyordum, ortam karanlık
Ama zaten filmi izlemeyecektim sonunda bitmişti de
Kaotik karalamalar, gençliğimi hiç çekinmeden kullanmıştım
Şirin bir kızın tek dokunuşuyla kendimden geçmiştim
Benimle sert bir ses tonuyla konuşma asıl sensin beni sertleştiren
İlk sigaram içimi titretmişti, ilk öpücüğüm tatlıydı
İlk ilişkim ise şiddetli
Başlarda bir şeyler kalbimi harekete geçirdiğinde hayallere dalardım
Ama artık bunların hepsine alıştım

Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
O eski zamanları, herşeyin kalbimi çarptırdığı
Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
Ama şimdi, her şey sıradan geliyor bana, oh hayır

Geçip giden zamanın içinde (içinde)
Kendimi bulamıyorum (bulamıyorum)
Lütfen arkandaki bana dön de bir bak, bana dön de bir bak
Çünkü biz hala genciz

Güzel kızlar gördüğümde, hepsinin benim olduğunu söylerdim
"Onunla yattın mı?" Tabi ki derdim, hiçbir şüphe duymadan
Ben tatlı dilli biriydim, adım adım yaklaşırdım
Tonlarca tecrübem oldu, üstelik hiç de seçici değildim
Ama doğruyu söylemek gerekirse bunların hepsi kocaman yalanlardı
Gerçekte o video salonundan "Red Muffler" filmini alıp çıktım
En vahşi sahnelerde bile biz hala oturup kaldık
Ama bir şey daha vardı, hip hop hop hop
Rezil pantolonlar, yüksek bel pantolonlar neredeyse göğse kadar
Herkesi caddelerden kovardık sebepsiz yere
Bir ritm tutturup yürürdük sokaklarda
Moon Night Club'a girmemize izin vermediler biz de yaktık bir sigara
Ama ben "tick tock" dediğimde dururdu herkes
Ben "ladi dadi" dediğimde partide gibi olurduk
Ben şöyle dediğimde oh eh oh, (birlikte) oh eh oh eh oh

Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
O eski zamanları, herşeyin kalbimi çarptırdığı
Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
Ama şimdi, her şey sıradan geliyor bana, oh hayır

Geçip giden zamanın içinde (içinde)
Kendimi bulamıyorum (bulamıyorum)
Lütfen arkandaki bana dön de bir bak, bana dön de bir bak
Çünkü biz hala genciz

Bir gün Seotaiji ve çocuklar ortaya çıktı ve meşhur oldular
Dansları ve müzikleriyle bütün gençlerin kalbini kazandılar
Okul sona erdiğinde ben de aldım iki kasetlik teybimi
Günümün sonunda onu meydana getirip dans ettim
Zengin herifler Calvin Klein ya da Guess giyerlerdi
Fakir olanlar konuşur konuşur ve giderlerdi
Eğer beni de dinlemezlerse döverdim lanet olasıları
O zamanlar insanın yüreğine korku salmak her şeyi çözerdi
Çay evinde her gün parlak pantolonlar ve Alaaddin ayakkabıları giyerdim
Eğer bir kızla gözgöze gelirsem onu kız arkadaşım yapar ve arkadaşlarımla tanıştırırdım
Bu sigaralarımızı paylaşırken aramızda düzenlenmiş bir Olimpiyat yarışıydı
Arkadaşlarımla konuştuktan sonra fark ederdim ki hepimiz aynı geminin yolcusuymuşuz
Sadece gülümserdim-o yağmurlu gecede bir kızdan ilk öpücüğümü aldığımda olduğu gibi
Şimdi hepsini özlüyorum

Yeah- Yeah- Yeah-
Yeah- Yeah- Yeah-
O eski günlerde olduğu gibi

Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
O eski zamanları, herşeyin kalbimi çarptırdığı
Hatırlıyor musun, hatırlıyor musun
Ama şimdi, her şey sıradan geliyor bana, oh hayır

Geçip giden zamanın içinde (içinde)
Kendimi bulamıyorum (bulamıyorum)
Lütfen arkandaki bana dön de bir bak, bana dön de bir bak
Çünkü biz hala genciz

What Would It Have Been Like (feat. Park Jung Hyun)

Benim geçmişteki aşkım benim geçmişteki yarım
Kimi zaman soruyorum bana bunu yapmana nasıl izin verdim diye
Sonra kendi kendime gülümsüyorum
Geçmişte kalan o solmuş anıları bir bardağa döküyorum
Bardak dolup taşıyor
Anılarımı içiyorum
Bu anılar acı ama lezzetli
O zamanlar en güçlü likörlerden bile daha güçlüydük zaten
Seni defalarca gördükten sonra bile özlerdim ben
Seninle defalarca seviştikten sonra bile birbirimize açtık biz
Susamıştım sana...
Çok iyiydik beraberken ayrılmamız için bir sebep yoktu

Neden bunu yaptık? O zamanlar aşkın ne olduğunu bilmiyorduk
Sahip olduğumuz o aşkın gerçekten aşk olduğunu bilmiyorduk
Seni kendimden uzaklaştırmıştım
Ama ya ayrılmamış olsaydık...

Nasıl olurdu (o zamanlar ben)
Nasıl olurdu (sana tutunsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi daha mutlu olur muyduk?)
Nasıl olurdu (o son gün)
Nasıl olurdu (sana sarılsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi hala beraber olur muyduk?)

Bütün gece ayakta kaldığımız o sabah
Uyanık kaldım ve kalkıp pencereyi kapadım
Sanki biz camın pervazındaki iki kuşmuşuz gibi, uykuya dalmak istemeyen çocukmuşuz gibi
Kimse olmasa bile yanımızda fısıldayarak konuşurduk kimse duyamasın diye bizi
O zamanlar öfkemiz aşağılardaki ekvatordan daha sıcaktı
Kızardık, geri dönüşü olmadığını bile bile her şeyi yakardık
Ama vücudunun bir yerine kulağımı dayadığımda nabzını duyardım
Hala o günlere ait o sesi duyabiliyorum

Neden bunu yaptık? O zamanlar aşkın ne olduğunu bilmiyorduk
Sahip olduğumuz o aşkın gerçekten aşk olduğunu bilmiyorduk
Seni kendimden uzaklaştırmıştım
Ama ya ayrılmamış olsaydık...

Nasıl olurdu (o zamanlar ben)
Nasıl olurdu (sana tutunsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi daha mutlu olur muyduk?)
Nasıl olurdu (o son gün)
Nasıl olurdu (sana sarılsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi hala beraber olur muyduk?)

Artık gözlerimin önünde devam etmiyorsun hayata
Başka birinin kollarında yaşıyorsun sen
Aynı anıları düşünmeye devam ediyorum ben de
Benim yanımda değilsin ama
Vücudum hatırlıyor seni
Başka bir insanın kollarında
Aynı aynıları düşünürken ben...

Neden bunu yaptık? O zamanlar aşkın ne olduğunu bilmiyorduk
Sahip olduğumuz o aşkın gerçekten aşk olduğunu bilmiyorduk
Seni kendimden uzaklaştırmıştım
Ama ya ayrılmamış olsaydık...

Nasıl olurdu (o zamanlar ben)
Nasıl olurdu (sana tutunsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi daha mutlu olur muyduk?)
Nasıl olurdu (o son gün)
Nasıl olurdu (sana sarılsaydım)
Nasıl olurdu (şimdi hala beraber olur muyduk?)


Never Say Goodbye (feat. Yoon Do Hyun)

Tanışmalar daima ayrılıkla bitiyor
Belki de hiç aşkı tatmamalıydım
İnsanlar bir gün mutlaka sonu görüyor
Belki de hiç doğmamalıydım

Dünya kötü ve yaşamak can yakıyor
Ben de ağlıyormuş numarası yaptım ama bir faydası olmadı
Bu yüzden gülümsüyorum

Asla elveda deme
Çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Sonsuz bir veda da yoktur bu yüzden
Asla elveda deme
Çünkü biliyorum karşılaşacağız gene
Ayrılırken gülümseyelim bu yüzden

Alkışlar başladığı anda herkes gider, güzel bir ayrılık
Hayat yaşanmaya devam eder- endişelere gömülür kalırsın
Anılarını hatırlarsın, biriktirilmişleri gene biriktirirsin
Gözlerin çıkasıya kadar ağlasan da, göz yaşları kurur sonunda
Komediler ve trajediler, hepsinin bir sonu vardır
Hayat ise bütün bunların bir toplamıdır
Geride kalan günlerimin içinde, bugün en genç olduğum gün
Bu sebeple gene bir yerlere gitmek için ayrılıyorum bugün

İnsanlar kötü ve aşk can yakıyor
Ben de ölü numarası yaptım ama bir faydası olmadı
Bu yüzden ayağa kalktım

Asla elveda deme
Çünkü hiçbir sonsuza kadar sürmez
Sonsuz bir veda da yoktur bu yüzden
Asla elveda deme
Çünkü biliyorum karşılaşacağız gene
Ayrılırken gülümseyelim bu yüzden

Yapabileceğim her şeyi yaptım
Öyleyse asla pişmanlık duymamalı mıyım?

Tanışmalar daima ayrılıkla bitiyor
Belki de hiç aşkı tatmamalıydım

Komediler ve trajediler, hepsinin bir sonu vardır
Hayat ise bütün bunların bir toplamıdır
Geride kalan günlerimin içinde, bugün en genç olduğum gün
Bu sebeple gene bir yerlere gitmek için ayrılıyorum bugün

Asla elveda deme
Çünkü hiçbir sonsuza kadar sürmez
Sonsuz bir veda da yoktur bu yüzden
Asla elveda deme
Çünkü biliyorum karşılaşacağız gene
Ayrılırken gülümseyelim bu yüzden
__________________________________________
 Öncelikle Gangnam Style'ı çevirsem mi çevirmesem mi diye çok düşündüm, ama hem bir şekilde sözlerini sevdiğimden hem de albümün tamamı çevrilmiş olsun diye onu da ekledim. Gene de hepimizin diline dolandığı ve anlamını genel olarak bildiğimizden nakaratı aynı bırakmayı tercih ettim ^^
 Diğer bir üzerinde düşündüğüm şarkı içeriği sebebiyle Seventy Seven 101'di ama gene de şarkının vermeye çalıştığı mesajdan hoşlanıyorum o yüzden onu da çevirdim. Bu sebeple "böyle terbiyesiz şarkı görmedim. Bir de utanmadan bunu çevirdin mi?" şeklindeki yorumlara açık değilim ona göre :P
 Favori şarkım ise Blue Frog. Çünkü ben de birazcık öyleyim XD Gene de bu albümdeki her şarkı daha önce de söylediğim gibi çok ama çok iyi :D
 Her neyse benden bu kadar. Şimdilik.... XD

5 Ağustos 2012 Pazar

Beast Midnight Sun Albümü Şarkı Sözü Çevirileri

Midnight Sun
Nanananana~ nananananana~
Bu gece uyumak istiyorum
Gece yarısında gece yarısında gece yarısında...

Nasılsın? Arada sırada düşünüyor musun beni?
Bu uzun gecede yeniden kapatıyorum gözlerimi
Seni düşünüyorum, uyuyamıyorum, aynen böyle...

Sensiz geçen bu gece diğerlerinden daha da uzun özellikle
Senin gitmene izin verdiğim günün pişmanlığı hala üzerimde
Sonsuza kadar sessiz kalacak, yavaş yavaş unutulacak
Senin bir gün olacağın şey bu işte...

Uykuya yenik düşemediğim bu gece, çok üzücü bu gece
Seninle beraber geçiremediğim bir gece...
Gece yarısında, gece yarısında
Seninle ilgili düşüncelerden uyuyamıyorum bu gece yarısında...

Beni tekrar bulan bu gece, çok üzücü bu gece
Bir kere daha sensiz karşıladığım bir gece...
Gece yarısında, gece yarısında
Sensiz uyuyamıyorum bu gece yarısında...

Nanananana~ nananananana~
Bu gece uyumak istiyorum
Gece yarısında gece yarısında gece yarısında...

Bir göz kırpmaya ayırdığım zamandan daha çabuk bulmuştun beni
Ama aşk terk etti beni, tatlım bunu yapamazsın bana
Yeter, bu kadar yeter, canımı yakmaya bir son ver
Umutsuz ismini verdiğim bu gece asla bitmeyecek gibi görünüyor...

Geçmişte kalmış hikayeleri tekrar önüme sermek istemiyorum
Ama gerçekten sevmiş olmalıyım seni
Durmadan hatırlıyor ve yavaş yavaş acı çekiyorum
Daha fazla zaman geçtikçe...

Uykuya yenik düşemediğim bu gece, çok üzücü bu gece
Seninle beraber geçiremediğim bir gece...
Gece yarısında, gece yarısında
Seninle ilgili düşüncelerden uyuyamıyorum bu gece yarısında...

Beni tekrar bulan bu gece, çok üzücü bu gece
Bir kere daha sensiz karşıladığım bir gece...
Gece yarısında, gece yarısında
Sensiz uyuyamıyorum bu gece yarısında...

Yukarıdan göz kırpan küçük yıldız, ne olur rahatlat beni
Dinlenecek hiçbir yer bırakmadan her şeyi bir kenara toplayan bu gecede
Yukarıdan göz kırpan küçük yıldız, ne olur rahatlat beni
Dinlenecek ufak bir yer bırakarak her şeyi bir kenara topla sen de

Yıldızları saydığım bu gece mevsimlerin değişiminden yavaşca başka bir şeye dönüşen bir gece
Gene de beni yalnız başına olan beni yine uykunun bulmayacağının ortada olduğu bir gece

Beni tekrar bulan bu gece, çok üzücü bu gece
Bir kere daha sensiz karşıladığım bir gece...
Gece yarısında, gece yarısında
Sensiz uyuyamıyorum bu gece yarısında...

Nanananana~ nananananana~
Bu gece uyumak istiyorum
Gece yarısında gece yarısında gece yarısında...


Beautiful Night
Yıldızların göz kırptığı bu güzel gece
Umarım sonsuza kadar sürer, tut elimi
Mavi ay ışığının güzelleştirdiği bu gece
Gökyüzüne doğru yürü benimle

Ben sana aidim, sadece sen kalbimi hızla çarptırabilirsin
Kontrolümü kaybettim artık
Ben sana aidim, hiç kimse, başka hiç kimse senin yerini alamaz
Beni deli ediyorsun

Soldan sağa, bu disko gecesinde beni sarsıyorsun
Aşağıdan yukarıya, önden arkaya, kalbimi ters yüz ediyorsun
Pamuk şekeri gibisin, asla sıkılmam senden
Hadi bu gece tamamen bitmeden sevelim birbirimizi

Gerçekten hala aşk nedir bilmem ben ama seni gördüğüm ilk an
Güçlü bir dalganın beni yıkıp geçtiğini hissettiğim zaman
Kalbimi en kuytu köşelerine kadar sırılsıklam etti bu oh oh oh oh kızım

Yıldızların göz kırptığı bu güzel gece
Umarım sonsuza kadar sürer, tut elimi
Mavi ay ışığının güzelleştirdiği bu gece
Gökyüzüne doğru yürü benimle

Ben sana aidim, sadece sen kalbimi hızla çarptırabilirsin
Kontrolümü kaybettim artık
Ben sana aidim, hiçkimse, başka hiçkimse senin yerini alamaz
Beni deli ediyorsun

İyi bir şey, daha da iyisi olamaz
Limiti olmayan bir kredi kartı gibi
Direncimi kaybederek sana kapılıyorum ama bu kötü bir his değil tatlım
Tek bir cümleyle yüreğine dalacağım senin bile haberin olmadan
Beni düşünüp duracaksın, o zaman rüyalarda buluşalım, seni bekliyor olacağım

Gerçekten hala aşk nedir bilmem ben ama senin yanında durduğum her an
Güçlü bir dalganın beni yıkıp geçtiğini hissettiğim zaman
Kalbimi en kuytu köşelerine kadar sırılsıklam etti bu oh oh oh oh kızım

Yıldızların göz kırptığı bu güzel gece
Umarım sonsuza kadar sürer, tut elimi
Mavi ay ışığının güzelleştirdiği bu gece
Gökyüzüne doğru yürü benimle

Ben sana aidim, sadece sen kalbimi hızla çarptırabilirsin
Kontrolümü kaybettim artık
Ben sana aidim, hiçkimse, başka hiçkimse senin yerini alamaz
Beni deli ediyorsun

Sadece tamamıyla seni sevmek istiyorum
Sadece bu gecelik senin kollarında uyumak istiyorum

Yıldızların göz kırptığı bu güzel gece
Umarım sonsuza kadar sürer, tut elimi
Mavi ay ışığının güzelleştirdiği bu gece
Gökyüzüne doğru yürü benimle
Ben sana aidim, sadece sen kalbimi hızla çarptırabilirsin
Kontrolümü kaybettim artık

Ben sana aidim, hiçkimse, başka hiçkimse senin yerini alamaz
Beni deli ediyorsun
Yıldızların göz kırptığı bu güzel gece...


It's Not Me
Sabah yedide gözlerimi açar açmaz kalktım
Bir arkadaşla buluştum ve biraz lafladım
Sonra da genelde gittiğim yerde yemek yiyip ayrıldım
Bir kızla beraber değil, sadece Doojoon'la ikimiz...

Bütün bunları nereden duydun bilmiyorum
Neden kızıyorsun bilmiyorum, oh gerçekten bilmiyorum
Hongdae'deki o kulübe bir kerecik bile gitmedim
Bu yüzden dün geceyle ilgili yanılıyorsun sen

Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Kaç defa daha söylemem gerek sana, o ben değilim
Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Gerçekten başka kız yok hayatımda, senden başka biri yok bana...

O başka biri olmalı, lütfen b-b-böyle bakmayı bırak bana
Suçlu hissettiğim için soğuk terler dökmüyorum burada
Bilirsin zaten nefret ederim kalabalık mekanlardan
O gerçekten ben olsaydım bu kadar üzgün olur muydum sence?
Burası biraz sıcak oldu sanki, terlemeye başladım gene
Çok fazla su içmiştim, banyoya gitmeliyim
Oh bebeğim, bunu nasıl söyleyebilirsin?
(Titreşim sesi)Ah... yok bir şey...

Lütfen kızma ve bir kerecik söyleyeceklerimi dinle
Bilirsin yalan söylemekte iyi değilimdir ben
Telefonumu evde bırakıp dışarı çıkmışım
Bu yüzden artık kızma, ne istiyorsun başka?

Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Kaç defa daha söylemem gerek sana, o ben değilim
Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Gerçekten başka kız yok hayatımda, senden başka biri yok bana...

Be-be-be-ben değilim
Ben değilim güven bana tatlım
Be-be-be-ben değilim
Ben değilim güven bana tatlım
Be-be-be-ben değilim
Ben değilim güven bana tatlım
Be-be-be-ben değilim
De-değilim, değilim...

Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Kaç defa daha söylemem gerek sana, o ben değilim
Ben değilim, gerçekten değilim, o çocuk ben değilim
Gerçekten başka kız yok hayatımda, senden başka biri yok bana...

"Ya olursa ya olursa" dedim ve sözcüklerim gerçeğe dönüştü
Ah Tanrım, kader bile bana karşı cephe aldı sanki
Arkama düşsem bile burnum yaralanacak gibi
Zaten kötü rüyalar görüyordum son zamanlarda
Giyim tarzımı değiştirmeliyim artık
Siyah şeyler iyi olacaktır, en azından dikkat çekmez
Bu hafta sonu da dinlensem pek fena olmaz
Bensiz de ateşli olacaktır Cuma gecesi...


When I Miss You
Senin hakkında bir şeyler duyup duruyorum, nasıl gidiyor?
Sanırım ben iyiyim
Şükürler olsun ki mutlu görünüyorum
Oysa hala zorlandığımı düşünüyordum

Birazcık yalnız hissediyorum (birazcık mutsuz)
Eski anıların peşinde dolanıp duruyorum
Gece ilerleyip derinleştikçe
Ben de gereksiz yere hüzne gömülüyorum

Seni özlediğim zaman (öyleyse hoşça kal, hoşça kal)
Sana daha da fazla hasret duyduğum zaman
Boş boş olduğum yere uzanıyorum, boş boş olduğum yere uzanıyorum
Eninde sonunda gene uykuya dalamıyorum

Seni özlediğim zaman (öyleyse hoşça kal, hoşça kal)
Seni daha da fazla düşünüyor olsam da
Ben iyiyim, ben iyiyim, ben iyiyim
Sen mutlu olduğun sürece...

Sanki havada süzülüyormuşum gibi bir his bu
Bir sonuca ihtiyacı olmayan bir problem bu
Eğer dün geceki rüya gibi bu da uyanmayla biterse her şey dağılıp gider
Seni tutmaya çalışırsam uzaklaşıp gidersin, neden uzaklaşıp gidersin?

Seninle beraberken, gitmene izin vermeden önce
Sevmiştim aslında seni bütün gücümle
Bu yüzden hiçbir pişmanlığım yok geride
Senin için olanın ben olduğuma inandığım için bile
Ama sanırım öyle değilmiş...

Seni özlediğim zaman (öyleyse hoşça kal, hoşça kal)
Sana daha da fazla hasret duyduğum zaman
Boş boş olduğum yere uzanıyorum, boş boş olduğum yere uzanıyorum
Eninde sonunda gene uykuya dalamıyorum

Seni özlediğim zaman (öyleyse hoşça kal, hoşça kal)
Seni daha da fazla düşünüyor olsam da
Ben iyiyim, ben iyiyim, ben iyiyim
Sen mutlu olduğun sürece...

Evine bırakmak için seni aldığım yol, beraber içtiğimiz kahve
Birlikte okuduğumuz kitap, beraber izlediğimiz dizi
Bütün bunları öylesine özlüyorum ki...
Evine bırakmak için seni aldığım yol, beraber içtiğimiz kahve
Birlikte okuduğumuz kitap, beraber izlediğimiz dizi
Bütün bunları öylesine özlüyorum ki...

Seni özlediğim zaman (öyleyse hoşça kal, hoşça kal)
Seni daha da fazla düşünüyor olsam da
Ben iyiyim, ben iyiyim, ben iyiyim
Sen mutlu olduğun sürece...


The Day You Rest
Bebeğim, yarın ne yapıyorsun?
Tatil günün mü? Ben çalışıyorum oysa
Neden arkadaşlarınla buluşuyorsun?
Sadece evde dinlensen olmaz mı ama?

Neden sözümü dinlemiyorsun, neden beni kızdırıyorsun
Böyle davranıyorum çünkü yanımda olmadığında endişeleniyorum, evet..

Tamam öyleyse dışarı çık ama erken dön (erken dön)
Sorun çıkarma böylece endişelenmeyeyim ben de
Bir dakika, evde kalsan olmaz mı? Bir güncük daha beklesen olmaz mı?
Oh bebeğim, neden kalbimi anlamamazlıktan geliyorsun?

Bugün senin dinlendiğin gün, bir sebepten gerginim ve sinir bozucu bu
Keşke meşgul olsaydın bugün bebeğim
Senin dinlendiğin gün, her şey daha ağır geliyor bana
Masamın üzerine yığılmış olan işleri tamamlayabileceğimi zannetmiyorum

Bugün senin dinlendiğin gün, sürekli aklım sende sanki suyun kenarındaki bir çocukmuşsuncasına
Çünkü birisi senin ne kadar güzel olduğunu fark edebilir, ya birisi seninle konuşmaya başlarsa?
Böyle hissettiğimi biliyor musun? Yoksa bütün bunları bilerek mi yapıyorsun?
Keşke bir cep telefonu gibi cebime koyup götürebilseydim seni gittiğim her yere...

Tamam öyleyse dışarı çık ama erken dön (erken dön)
Sorun çıkarma böylece endişelenmeyeyim ben de
Bir dakika, evde kalsan olmaz mı? Bir güncük daha beklesen olmaz mı?
Oh bebeğim, neden kalbimi anlamamazlıktan geliyorsun?

Bugün senin dinlendiğin gün, bir sebepten gerginim ve sinir bozucu bu
Keşke meşgul olsaydın bugün bebeğim
Senin dinlendiğin gün, her şey daha ağır geliyor bana
Masamın üzerine yığılmış olan işleri tamamlayabileceğimi zannetmiyorum

Senin hakkında endişelenip duruyorum, hiçbir iş yapamıyorum
Kiminle buluştun, neredesin ve ne yapıyorsun?
Böyle davrandığım için kendini baskı altında hissedebilirsin ama
Nefret ediyorum senden ayrı kalmaktan bir anlığına bile olsa

Bugün senin dinlendiğin gün, bir sebepten gerginim ve sinir bozucu bu
Keşke meşgul olsaydın bugün bebeğim
Senin dinlendiğin gün, her şey daha ağır geliyor bana
Masamın üzerine yığılmış olan işleri tamamlayabileceğimi zannetmiyorum


Dream Girl
Bir hayalmişçesine geldin bana
Rüya gibi bir mutluluk, baldan tatlı
Beni ele geçirdin (sanki berabermişizcesine)
Oysa ben daima gergindim

Uyanırsam her şey gözümün önünden kaybolur diye korktum
Kalbim alışkın değildi bunlara, gergindim bütün o zaman boyunca

Sana sahip olduğum için canım yanıyor, rüyalarımın kızı
Her gün ve her gece, belli bir yer ve zaman olmadan
Bir fırtına gibisin (kollarıma geliyorsun) korkacağımı biliyor olsam bile
Sen benim rüyalarımın kızısın, artık duramam ben
Biraz daha, biraz daha, gittikçe sana kapılıyorum bebeğim

Hemencecik eriyeverecekmiş gibi hissediyorum~ sen güneşten daha sıcaksın
Kokun bir zehir gibi bütün vücudumu sarıyor~ nedir bu bir bağımlılık mı?

Senden kaçamam, seni inkar edemem
Sanırım sende hapsoldum ben

Sana sahip olduğum için canım yanıyor, rüyalarımın kızı
Her gün ve her gece, belli bir yer ve zaman olmadan
Bir fırtına gibisin (kollarıma geliyorsun) korkacağımı biliyor olsam bile
Sen benim rüyalarımın kızısın, artık duramam ben

Biraz daha, biraz daha, gittikçe sana kapılıyorum bebeğim
Kızım, sen hipnotize edicisin, beni oradan oraya savuruyorsun
Gözlerimin önünde bir çiçekten farksızsın, bir gülsün sen
Çok güzelsin, kör olacakmışım gibi geliyor bazen

Woo woo woo~Biliyorsun seviyorum seni, seviyorum seni
woo woo woo~Biliyorsun daima yanında olacağımı

Sana sahip olduğum için canım yanıyor, rüyalarımın kızı
Her gün ve her gece, belli bir yer ve zaman olmadan
Bir fırtına gibisin (kollarıma geliyorsun) korkacağımı biliyor olsam bile
Sen benim rüyalarımın kızısın, artık duramam ben
Biraz daha, biraz daha, gittikçe sana kapılıyorum bebeğim
______________________________________
  Ne kadar da erken davrandım değil mi? hehe Herkese afiyet olsun XD

4 Ağustos 2012 Cumartesi

T-ARA Skandalı: Ulaşmayı Amaçladıkları Taç Ellerinden Gitti mi?

Son 10 gündür kpop gündeminin en büyük skandalı haline geldi T-ARA ve Hwayoung olayı. Bir T-ARA dinleyicisi olarak en başından beri üzülerek takip ettiğim bu olay hakkında şimdiye kadar bir şey yazmadım çünkü… Aslında olayın nereye varacağını görmek istememden tembelin teki olmama kadar sağduyuludan bencil ötesine birçok sebebi var bunun. Ama bugün müzik listem Apple Is A’ye geldiğinde (kpop klişelerinin dibine vurmasına rağmen en sevdiğim T-ARA şarkılarından biridir) gene aklım bu konuya daldı ve hakkında bir şeyler karalayarak kurtulmaya karar verdim ben de. Gerçi Hwayoung’un grupla hiçbir alakası olmayan bir döneme ait olan bu şarkının bana bunu hatırlatması da başka bir saçmalık ya neyse…

 Budokan konserinin arkasından üyeler tarafından atılan tweetlerle başlayan, sonra Hwayoung’a grubun kalanı tarafından eziyet edildiği iddiaları ile alevlenip, Hwayoung’un aslında tasarımcı ekiple problemleri olduğu şeklinde saçma bir bahaneyle gruptan çıkarılmasıyla ciddi bir skandala dönüşen bu olay hakkında söylenebilecek kesin tek bir şey var bence: CCM ve Kim Kwang Soo bunların büyük çoğunluğu sizin hatanız. Kpop dünyasının göründüğü kadar sevimli ve iyi olduğuna inanmayan biri olarak zaten grup üyeleri arasında kavga ve sürtüşmeler olması bana çok normal geliyor açıkçası. Çünkü bu insanlar sadece diğer gruplarla kapışmıyorlar, aynı zamanda kendi fandomları arasında kimin en popüler olduğu konusunda da kimi zaman sarpa saran tatlı bir çekişme var aralarında. Üstelik bu idoller genelde kendileri bir araya gelip “Hadi bir grup oluşturalım!” diyen insanlar değil, şirketler onları elemelerinde seçip kpop piyasası formüllerine oturtmaya çalışarak bir araya getiriyor ve “Hadi grup oluşturun!” diyor. Bu sebeple baştan bir bağlanma problemi yaşamaları çok normal değil mi? Tabi ki bu problem beraber trainee süreci geçirdiklerinde aşılabiliyor, çünkü grup olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmeye başlıyorlar. Beraber çalışıyorlar, aynı evde kalıyorlar, sorunların üstesinden beraber gelip acılarını paylaşarak azaltıyorlar, başarılarını ise aynı anda tadıp birbirlerine sarılarak kutlama imkanı buluyorlar. Peki zaten çıkış yapmış ve belli bir başarı yakalamış olan T-ARA üyeleri ile aralarına sonradan katılan Hwayoung’un (ki CCM’in Ceosu Kim Kwang Soo Hwayoung gruba katıldığında “Bu diğer üyelerin yerinin sağlam olmadığının farkına varması için bir olanak” demiş biri. Sizce kızlar ne düşünmeliydi?) bunu yaşama imkanı oldu mu? Cevabı hepimiz biliyoruz.

 Tabi ki bütün bunlar grup üyelerinin Hwayoung’u dışlayabilecekleri ya da ona eziyet edebilecekleri anlamına gelmez. Sadece yeni bir üyenin gruba katılmasıyla o ana kadar neredeyse ölümüne çalışıp oldukları yere resmen kazıyarak gelmiş ama bir anda hepsini bunda hiç emeği olmayan biriyle paylaşmaları talep edilmiş bir grup olan T-ARA’nın açısından da bakmaya çalıştım ben olaya. Bana hiç adil gelmiyor bu durum. Bu sebeple fanlar tarafından T-ARA üyelerinin dışlanmasını, Eunjung’un katıldığı programlardan çıkarılması için televizyon kanallarına telefon edilmesini, konser biletlerinin iade edilmesini ya da allkpopta son olarak yazdığına göre CCM binasının yumurtalanmasını anlayamıyorum ben. Bir üyeye eziyet ettiği söylentileri ortalıkta dolanıyor diye önceden sevdiğiniz gruba bu şekilde davranarak siz de onlara eziyet etmiş olmuyor musunuz? Acaba artık nefret ettiğiniz Jiyeon’dan ne farkınız kalıyor böyle davranınca? Kore’deki fanların aşırılıklarını bir dereceye kadar anlayabiliyorum (onları böyle kabullendim artık) ama aynı durumun uluslar arası fanlar ve bazı Türk kpopseverler arasında da olduğunu görünce gerçekten şok oldum. Mesela birisi T-ARAnın “eski” dansçılarından birinin Allah bilir nereden bulunup çevrilmiş bir röportajını bulmuş (röportaj kızlardan birinin Hwayoung’a tokat atışı hakkındaydı) ve “hala nasıl savunabileceksiniz bakalım T-ARAyı?” gibi bir şey yazmış altına. Eğer siz bir şekilde şirketten atılmış “eski” dansçının söylediklerine inanıyorsanız zaten benim söyleyecek bir şeyim yok.

 Açıkçası benim Hwayoung’un gruptan çıkarılmış olmasıyla ilgili de hiçbir problemim yok çünkü daha önceden T-ARA hakkında yazdığım yazılarda da belirttiğim gibi grubun rap konusunda hep bir eksiği olduğunu düşündüm. Bir şekilde Hwayoung’un rapi T-ARA ile uyumsuz… Hwayoung’un kötü bir rapper olduğunu söylemiyorum (özellikle Day By Day performansından sonra) sadece T-ARA içinde pek de ihtiyaç duyulmadığını diğer üyelerle sadece arkadaşlık anlamında değil müzikal anlamda da aynı paralelde yer almadığını söylüyorum. Hwayoung bir müzik dahisi değil ve eğri oturup doğru konuşmak lazım grupta diğer üyelerin yapamayacağı bir şey de yapmıyor. Bu sebeple Kim Kwang Soo’nun onu başta gruba sokmasının bile bir hata olduğu söylenebilir. Ama bütün bunlara rağmen Hwayoung bir kere o grubun üyesi olmuştur ve böyle skandal dolu bir biçimde gruptan çıkarılması gruba alınmasından çok çok daha büyük bir saçmalıktır benim gözümde. Yani dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz: Bütün bunlar CCM’in ve Kim Kwang Soo’nun üst üste atmaya devam ettiği yanlış adımlar yüzünden bu hale geldi.

  Gene de kalan T-ARA üyelerinin de bu olayda büyük bir hatası var: Aptalca davrandılar. Kpop grupları arasında bazı üyelere eziyet etme dedikoduları yıllardır var olan şeyler. Hatta hepimiz programlarda görüyoruz, bunu eğlence/şakalaşma faktörü olarak da kullanıyorlar. Dedikoduların gerçekten doğru olduğunu söylemiyorum… Ama yalan olduğunu da söyleyemem. Gene de T-ARA üyeleri bu olayı fanlarının dikkatini çekip onları her şeylerini deşecek bir aşamaya getirecek kadar sinirlendirecek boyuta getirmeselerdi, bütün bunlar olur muydu? Kesinlikle hayır. Fanlar T-ARA kızlarının çok tatlı olduklarını söylemeye devam eder, Hwayoung’un gruptan ayrılmasına (ki bence buna bütün bu olaylar sebep olmadı sadece süreci hızlandırdı) daha az dikkat çeken bir bahane bulunur ve bu T-ARAyı neredeyse devirecek hatta belki de devirmiş olan bu fırtına çok daha çabuk sona ererdi. T-ARA kızlarının düşüncesiz öfkeleri (her adımını üç defa hesaplaması ya da hesaplayacak birilerini işe alması gereken idollerde kesinlikle olmaması gereken bir şey) ve CCMin bunun üstünü örtebilecek kadar başarılı olamaması bütün olayları bu noktaya getiren kuvvet oldu.
  Bütün bunlardan sonra T-ARA tekrar toparlanabilir mi? Açıkçası bilmiyorum. Bu tarzda olayları daha önce de yaşayan gruplar oldu; DSP’nin KARA skandalı ya da JYPnin daha da büyük olan 2PM-Jay Park olayı gibi. İki iki grup ve solo olarak Jay Park da pek kötü durumda sayılmaz. Tabi ki 2PM’in bu olaydan sonra ciddi anlamda büyük bir antifan kitlesi oldu, aynı T-ARA olayında olduğu gibi en büyük fandom siteleri kapatıldı, Taecyeon ve Wooyoung gibi üyelerin liderleri Jaeboom’a sürekli eziyet ettikleri hakkında tonlarca söylenti çıktı. Ama bir şekilde bu olaydan sağ çıkmayı ve kpopun üst tabakasındaki gruplardan biri olarak kalmayı başardı 2PM. T-ARAnın da aynısını yapabilmesini diliyorum açıkçası. Bir arkadaşımın belirttiği üzere gizli bir Queen olan ben ne yaparlarsa yapsınlar T-ARA’nın piyasadan silinip gitmesine sonuna kadar karşıyım. Çünkü T-ARA gerçekten elde ettikleri hak etmek için çok çalışmış olan ve hiç de fena müzik yapmayan bir grup.

 Hwayoung'a gelince... En son ikiz kardeşiyle beraber CCMin alt şirketlerinden biriyle görüşmeye gitiiği söylentisi dolanıyor ortalıkta. Eğer Kim Kwang Soo yakında Hwayoung'un onların alt şirketlerinden bir şekilde çıkış yapacağını duyurursa bütün o öfkeli fanlar, galeyana gelmiş kpopseverler fena halde oyuna getirilmiş olacaklar. O zaman bütün bunların piyasaya biraz canlılık katmak için büyük risk alınarak oynanmış bir oyun olduğunu fark eden ben de okkalı bir küfür savuracağım.

 Son olarak T-ARA skandalı sonrasında kafama dank etmişleri de belirtip pek çok açıdan eksik kaldığını düşündüğüm bu yazıma son veriyorum:

  1. Bir müzik piyasası olan kpopta fanlar bir grubu asla müziği için sevmez (Gururla söylüyorum ki bir istisnayım XD).
  2. Kpop fanları ciddi anlamda korkunç, bazen benim de aralarında olduğunu düşünmek tüylerimi diken diken ediyor.
  3. Kore’deki kpop fanlarının büyük çoğunluğunu dedektif yapıp ülkenin gizli servisine almalılar. Tabi öncelikle bir psikiyatristle görüştürüp takıntılı hallerinden ve her şeyi kanıt zannetme saçmalıklarından kurtarmaları lazım.
  4. Asla ama asla bir kpop fanını kızdırma. Yani Key’le happy ending planların fena halde suya düştü bebeğim… Hayatta kalmak her şeyden önce gelir!
Not: Ağustos ayımdaki ilk yazımın böyle üzücü bir olay olmasından pek hoşnut değilim aslında. Olsun Ağustos demek GD beybinin yeni albümü demeeeek!!! Bir VIP olarak çok heyecanlıyım çünkü Heartbreaker bir türlü eskitemediğim bir albüm ve şimdi bir de kardeşi geliyooor!! Yaşasın yaşasın yaşasııın!! Öhöm... Ne diyordum? T-ARA için gerçekten üzülüyorum ben yaa...