12 Ocak 2014 Pazar

(Mim) Fil Fareden Neden Korkar?


 Başlığın cevabını ben de bilmiyorum. Ama mimin sahibi ve yaratıcısı Paul Muad-dib'e sormanız lazım :)

 Bloguma yorum bırakma zahmetine katlananlar cici insanlar arasında yorumlarını en sevdiklerimden biri Paul. Ama ben blogunu daha bugün (yani aslında teknik olarak dün) keşfettim. Annem "Aklın bir karış havada"yı kırk defadan fazla söyledi sanırım, çünkü fena halde gerçeğe dönüşmüş görünüyor şu anda gözüme.

 Normalde mim de yazmam zaten, çünkü genelde bloglarda dolanan mimler blog mantığına uygun olarak fazlasıyla kişisel oluyor, ben ise burada blogun kuruluş amacı itibariyle pek de kendimle ilgili şeyler yazmıyorum. Ama bu aralar hep bir şeyler yazasım var, o yüzden Paul'un mimini neredeyse emrivaki ile elinden aldım.~kkkkkk

 Neyse bütün mim acemiliğimle başlıyorum:



1. En sevdiğiniz müzik türü hangisi? Neden? Bu türü kimle tanıdınız? Ve bu türde son hızla kimleri dinlemeye devam ediyorsunuz?

 Bu soruya net bir cevap veremem. Müzik türü deyince... Yani kpop temelli bir blogum olduğuna göre açık ve net olarak pop müziği seviyorum, bu kesin. Ama pop müzik bir genre gibi gelmemiştir hiç bana, daha çok popüler müzik demek sonuçta.

 Sanırım genre olarak ben... Hibridimsi olarak tanımlanabilecek şeyleri seviyorum. Mesela asla büyük bir rock'n roll fanı olmadım ama synth-rock, elektro-rock, hatta bir dönem punk-rock dinlemişliğim ve ciddi zevk almışlığım vardır. Metali tek başına sevmem ama metal riflerinin yaratıcısı gruplar arasında olan Led Zeppelin hayatımın gruplarından birisi. Ve metal rifleri kullanan rock parçalarını, o gitarın ağlatılmasını dinlemeyi ciddi ciddi seviyorum. Ya da ne bileyim asla tek başına elektro hayranı olmadım ama bir pop parçasının içinde 80ler discosuna göndermeler yapan ritmler olunca zevkten dört köşe oluyorum. Saf bir jazz ya da blues parçasını aşırı modumda olmadıkça dinlemem ama bunları mid-tempodaki bir R&B pop şarkısının içinde duyunca çıldırırım ve o parça büyük ihtimalle favorilerime oturur. Bize gelirsek... Fantezi arabeski sevmem mesela (Ferdi Tayfur gibi) ama Türk ozanlarından esinlenerek oluşturulmuş Orhan Baba arabeskini ver bana damardan damardan.

 Bir şeyler hibrid olmalı yani benim için. SMin SHINee Sherlock'un da yaptığı "iki şarkıyı tuttuuum üst üste koyduuuum" hibridliğinden bahsetmiyorum ama.

 Nasıl anlatsam... Yemeğin baharatı/çeşnisi bol olacak ama hepsi birbiriyle hoş/dengeli bir balans yakalayacak yani. :D

 Neden sorusuna yukarıda cevap verdiğimi düşünüyorum: Baharat seviyorum ben :)

 Kimle tanıdığıma gelince... Benimle kalan müzikleri genelde kendim keşfederim aslında. Başkasının bana dinle diye önerdiği ve "işte bu benim müziğim" dediğim bir şey gelmiyor aklıma. Uzun zamandır cebimde taşıdığım bütün müziklere/gruplara en başta kendim tesadüfen rast gelip ilgi gösterdim.

 Tür ismi vermediğim için kimleri dinlediğimi de söyleyemiyorum normal olarak.

2. Konu müzikten açılmışken devam edeceğim... Sizce iyi müzik diye bir şey var mıdır? Varsa nedir? Yoksa kişisel bir zevk meselesi olduğu için "iyi müzik" de kişiye göre değişir mi?

 İyi müzik vardır ve benim dinlediğim müziktir agsfhgafsahgfsh

 Şaka bir yana bence "iyi müzik" diye bir kavram var. Yani tabi ki zevkler spesifik şeyler ama burada zevk alınan müzikten bahsetmiyoruz, iyi müzikten bahsediyoruz. İnsanlara bir şeyler hissettirmiş ve hala da hissettirmekte olan, zaman olgusuna bağlı kalmayan ve en önemlisi ilham vermeyi başarabilen müzik iyi müziktir. Şu anda 60lar deyince hiç dinlememiş bir insanın bile aklına gelen imgelerden birinin Beatles olmasının bir sebebi var, rock müzikle şu kadar ilgilenmeyen birinin Elvis Presley ismini mutlaka biliyor olmasının bir sebebi var (gerçi şu anda zamanımızda yaşasa Presley'i pop-rocka koyarlardı), Michael Jackson'ın moonwalkından fazlasını bilmeyen insanların "evet, efsaneydi" diye kafa sallamasının bir sebebi var (Ve hayır, sebep cehaletlerini saklamak istemeleri değil... Kısmen.). Bunlar ilham verdiler. İnsanları yeni şeyler yapmaya, yarattıklarının üzerine bir şeyler koymaya yönlendirecek kadar iyi müzik yaptılar. Bu üç örneği seçmemin sebebi ise benim üçünün de fanı olmamam. Ben Elvis Presley ya da Beatles dinlerken büyük bir zevk almıyorum açıkçası. Michael Jackson'ı da sorsan gerçekten sevdiğim 3-4 parçasını falan düşünüp sayabilirim herhalde. Ama bu iyi müzik yapmadıkları anlamına gelmiyor işte.

 Yani uzun lafın kısası bence zaman kavramını aşan ve bir şeylere ilham vermiş olan müzik iyi müziktir. Domino serisinin yıkma taşı gibi olan müzikler iyi müziktir. Çünkü muhteşem bir mozaik yakalanmasına başlatan şey odur. O "iyi müzik" sayesinde bir çok muhteşem müzik ve gene iyi müzikler ortaya çıkar böylece yaratım aşaması kendi içinde ufak ufak döngülere ayrılarak hep devam eder....

 Kişisel olarak sana zevk vermiyor olması tamamen ayrı bir konu.

3. En sevdiğiniz Türk ve yabancı yazarlar? Hangi kitabıyla tanıştınız ve hangi kitaplarını okudunuz? En çok hangisini beğendiniz? Neden?

 Oooooooo... Bu soru için tek başına bir başlık açılır bence. Cidden zor sorular soruyorsun.

 Yabancı olarak...

 Öncelikle yabancı olarak Paulo Coelho, Kurt Vonnegut, Charles Palahniuk, Paul Auster, Lawrance Durrel, Mişima, J.C. Grange, J.K. Rowling, J.R.R. Tolkien, Dostoyevski (sanırım herkesin listesinde ya Tolstoy ya Dostoyevski hatta bazen zengin görünsün diye ikisi birden bulunur ashgahsgjh)... Liste uzar, gider.

 Bir ara Murakami'ye fena takmıştım ama bütün kitaplarını okuduktan sonra geriye dönüp baktığımda diğer Batıya ulaşmış Japon yazarlar Mişima ya da Kavabata kadar sevmediğimi düşünüyorum. Ayrıca kadın karakterlerini güçlü yazsa da kadınlara bakış açısında o Uzakdoğulu her erkekte olduğunu düşünmeye başladığım aşağılamayı görmeden de edemiyorum. Ki aslında bu aşağılamayı çok daha yoğun görebileceğin yazar Mişima'dır (neredeyse otobiyografisi olan anı kitabı Bir Maskenin İtiraflarında sırf kadın olduğunu öğrendiği için Jean D'arc'a olan hayranlığının nefrete dönüştüğünü söyler) ama onun sebepleri vardı -adam psikopat- deyip elleşmiyoruz :P

 Paulo Coelho benim ciddi anlamda en sevdiğim yazarlardan biri. Genelde sevdiğim yazarları anlatım tarzlarına göre seçen biriyim, dili hoşuma gidiyorsa her türlü zırvalığı okuyabileceğimi düşündüğüm çok olmuştur. Muhteşem konusu olan bir kitabı sırf dilini sevmediğim için de bir kenara atabilirim pekala. Ve Coelho'nun anlatımını gerçekten seviyorum, durumlar için kelime seçimlerinde, onları sıralayış biçiminde beni çeken bir şey var. İspanyol edebiyatı ve sinemasını -ve hatta Katalan olsa da Gaudi'yi sayarsak mimarisini- genel olarak severim aslında. Neyse konu dağılıyor buraya girmeyeyim.
 Coelho'nun konu seçimleri sevsem de hikayesinin ilerleyişini romantik küçük bir kıza benzettiğim çok oluyor. Adamın içinde elmalı turta yapıp kocasını bekleyecek bir ev hanımı yattığını düşündüğüm de... Gene de kitaplarını sevmemin önüne geçemiyorum. Belki benim içimde de elmalı turtalı bir ev kızı yatıyordur.
 Yazarın bütün kitaplarını okudum. Sanırım favorilerim Pietra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, Veronika Ölmek İstiyor ve On Bir Dakika. On Bir Dakika'yı okuyan birisi romantik küçük kızı iliklerine kadar hissedecektir diye düşünüyorum. :D

 Hepsini böyle tek tek yazarsam bu işin sonu gelmeyecek. Bu yüzden kısaca:

 Charles Palahniuk'i konu seçimleri sınırdaki insanı anlatma merakı ve bunu yaparken nerdeyse duygusuz bir tavır takındığı, Mişima'yı çarpık ama gene de kendi içinde tuhaf bir biçimde mantıklı iç dünyası (ki aynı şeyi Marquis De Sade için de düşünürüm ben), Lawrance Durrel'ı hayata yaklaşımı ve edebi dili, Paul Auster'ı kuralları yıkma merakı, J.K Rowling'i çocukluğumun serisini yaratmış olduğu, Grange'i kan açlığımı doyurduğu, J.R.R. Tolkien'i muhteşem yaratıcılığı, Kurt Vonnegut'u kurduğu afili cümleler için seviyorum. Dostoyevski'yi ise...Yani, o Dostoyevski.
 Buradaki yazarların neredeyse bütün Türkçe'ye çevrilmiş kitaplarını (bazı bulamadıklarımın İngilizcesini) okudum, sanırım sadece Vonnegut'ta eksiğim var: En ünlü kitabı Mezbaha No.5i hala elime geçiremedim. İngilizce PDFini indirmiştim bir ara ama bilgisayardan kitap okumak zevk vermiyor bana.

 Modern Türk edebiyatını ise çok takip etmiyorum açıkçası. Bu sebeple klasikler dışında düşünürsek...
Ahmet Altan'ın anlatımını severim. Sanırım kendisinden favori kitabım Aldatmak.
Ahmet Ümit'ten hoşlanırım çünkü bizim dilimizde gerilim yazan pek adam yok, genelde çoğu özenti oluyor. Ahmet Ümit'inkiler ise daha bizden olan polisiyeler. Patasana, Sis ve Gece, Şeytan Ayrıntıda Gizlidir... Güzel kitaplardı bunlar. Ama son kitabı Beyoğlunun En Güzel Abisi'ni o kadar beğenmedim.
İnci Aral'ın Yeni Yalan Zamanlar üçlemesindeki metropol insanına yaklaşımını da beğenmiştim okurken. Safran Sarı cildinde olması lazım.
Bir de lisedeyken müthiş bir Halide Edip hayranlığım vardı -hatta sayısal bölüm öğrencisi olmama rağmen ısrarla yıllık ödevimi edebiyattan almış ve hocama bana Halide Edip incelemesi yaptırması için yalvarmıştım- ama artık geçti sanırım :D Gene de bana büyük katkısı olmuş bir yazar kendisi, o yüzden ismini anmak istedim. Sinekli Bakkal en sevdiğim kitabı.

Cidden şu anki Türk edebiyatını takip etmiyormuşum ben önerisi olan varsa -yukarıda adını andığım yazarları göz önünde de bulundurup az çok zevk aldığım tarzı/yaklaşımı tahmin ederek- atsın üzerime.

4. En sevdiğiniz filmler? (5 tane) En sevdiğiniz diziler? (3 tane)

 Filmler... Bilmiyorum yönetmen sorsan işim daha kolay olurdu ama film seçmek zor, çok zor. Yönetmen yazamıyoz mu? Azıcık bile mi? Hiç mi olmaz? agfshgafshafh
 Tamam o zaman... Lord of The Rings üçlemesi, Star Wars serisi, Bin Jip, Naeppun Namja, 2046.
 Nedense 2046'yı In The Mood For Love'dan daha çok seviyorum ben. Ama en sevdiğim Kar Wai Wong teması/sahnesi/imgelemi daima belli bir son kullanma tarihi olan ananas konserverleri olacak ki o Chungking Express'ten.
 Burada bir filmini anamadığım Tim Burton'a da özürlerimi gönderiyorum, çünkü en sevdiğim yönetmenlerden biridir. Bir hakkım daha olsa şuraya Corpse Bride ya da daha iyisi Nightmare Before Christmas'ı kondururdum. Evet, müzikal animasyon seviyorum. Çok seviyorum. Hem animasyon hem de müzikli, daha ne ister bir insan? :D

 Dizilere gelince...
 En sevdiğim dizi değil ama beraber yaşlandığım dizi olduğundan adını yazmadan geçmeyeceğim: How I Met Your Mother. Ben bu diziyle büyüdüm. İlk başladığımda ufacıktım, ne zaman açsam annem "İngilizce duymak başımı ağrıtıyor" der kumandaya el koyup saçma sapan bir Türk dizisi açardı. İşte sevgili okuyucu lise zamanları içime işlemiş olan Türk dizileri nefretim -artık öyle bir durum yok ama hala izlemiyorum, o ayrı- o karanlık günlere dayanıyor aslında. Ne zorluklar altında izledim ben o diziyi... Gece yarıları bile tekrarı için kalktığım parmak ucunda oturma odasına sızıp televizyonu en kısık sese alarak mı açmadım, salak gibi o zamanlar netimizin sınırlı olduğunu düşünmeden bir güzel indirip babamı mı deli etmedim... Ama mutlaka, mutlaka izledim. O zamanlar da ayrı inatmışım ben.
 Artık en sevdiğim diziler arasında mı bilmiyorum aslında. Ama hala izliyorum. Durmadan usanmadan fena halde sıkıcılaşmış olmasına rağmen bir türlü bırakamadan izliyorum. Gene de sitcom tarzı bir Amerikan dizisine başlamayı düşünüyorsanız Happy Endings'e yürüyün. Kesinlikle favorilerimden.
 Sonra Game of Thrones. Son senelerin en sevdiğim dizisi, artık başlasa da izlesem... Zaten ben tarihi çizgide dolanan her şeye varım, bundan önce de the Rome, Tudors, Borgias izlediğim diziler ve hepsini çok sevdim. Bir ara da Da Vinci's Demons'a başlamıştım, tekrar geri döneceğim inşallah. Bir de üstüne bu fantastik. Yani başından beri gel bana gel bana yapıyor dizi.
 Bir tane de Kore'den söyleyeyim hak geçmesin: Sevdiğim ve önüme gelene önerdiğim tek Kore dizisi olan White Christmas. Kesinlikle iyi.

5. Hayat felsefenizi üç-beş-on kelimeyle özetleyin desem?

 Hmmmm... "Bir hayat felsefesi bul." Bak soruyorlar dımdızlak kalıyorsun sonra...

6. Müziğe geri döneceğim en sevdiğin üç sanatçı/grup? Neden?

 Kpop ve diğer Koreli müzikler konusundaki tercihlerimi herkes az çok bildiğinden (bilmeyen blogda bir tur atıversin artık) onların dışından birilerini söyleyeceğim: Led Zeppelin, Jeff Buckley ve Fiona Apple.

 Led Zeppelin çünkü Robert Plant şarkı söylemiyor şarkıyı hayata getiriyor. Çünkü Jimmy Page gitarı çalmıyor, onunla sevişiyor. Çünkü Bonzo baterisini çalarken ellerini kanatmış bir adam. Çünkü Paul Jones rock müziğin temel riflerini yazmış muhteşem bir besteci. Çünkü sahnede bir kere bile aynı performansı sergilememeye yemin etmişlerdi. Çünkü ekmek tekneleri Amerika olmasına rağmen isimlerinin "lead" yerine "led" olmasını "Salak Amerikalılar anlamıyor da ondan" diye açıklamışlardı. Çünkü sırf müzik yaparken içeri siyah bir köpek daldı diye o anda üzerinde çalışmaya başladıkları şarkının ismini "Black Dog" koymuşlardı. Çünkü Bonzo öldüğünde "Led Zeppelin yeniden bir araya gelecek mi?" diyen muhabirlere "Tanrı bize Bonzo'yu verirse neden olmasın?" diye cevap verdiler. Çünkü dinlerken ağlayacağım, tepineceğim, her türlü duyguyu gerektiğinde neredeyse kasıklarımda hissedeceğim -yargılamayın, Plant neredeyse sahnede orgazm geçiriyor bazı şarkılarında- şarkılar yaptılar. Çünkü onlar Led Zeppelin.

 Jeff Buckley ise... Belki biliyorsunuz Hallelujah şarkısı Shrek animasyonunda geçer. Bir keresinde filmi izlerken çok hoşuma gitmişti -belki ilk izleyişim değildi belki bilmiyorum- o yüzden bulmaya karar vermiştim. Dolanırken Jeff Buckley versiyonuna rastladım ve dinledim. Ardından bir kaç Jeff Buckley şarkısı daha dinledim. Ciddi anlamda hoşuma gitmişti. Böyle bir "neden duymadım daha önce" diye düşündüm ve kendisini araştırmaya karar verdim. 1997'de bir nehirde boğulduğunu öğrendim. Yüzmek için girmiş ve ölmeden önce bir Led Zeppelin şarkısı olan Whole Lotta Love'ı söylüyormuş. Oturdum hüngür hüngür ağladım o gün. Üzerinden seneler geçti ama her Jeff Buckley dinleyişimde bir buruklaşırım hala. O gün gerçekten bir şey kaybetmiş gibi hissetmiştim çünkü. Ciddi anlamda canım yanmıştı.
 Jeff Buckley benim için özel. Nasıl anlatsam... "Güzel bir acı" o.
 Sanırım cidden mazoşistim ben biraz. Ama bir yerde hepimiz öyle değil miyiz?

 Fiona Apple ise favori kadın sanatçım. Tek yani benim için. Sözlerinde kendimi bulduğum çok oldu. Cidden aşırı seviyorum, bu yüzden pek de herkese söylemem aslında. Kıskançlık değil de bu... Kendine ait kılma çabası bir şeyi. Mücevher kutuna koyup saklamak gibi.

7. Bana bir ülkenin uzun uzun müzik piyasasını anlatın.

 Uzun uzun? Bu yazı ne kadar oldu farkında mısın sen? aghsfhasfah
 Kore piyasının anlatayım mı? Hı hı anlatayım mı? :P
 Onun yerine ben sana kısacık genel müzik piyasasından bahsedeceğim. İdare ediver artık :D

 Genel olarak müzik piyasası ikiye ayrılır: Bağımlı ve bağımsız. Bağımlılar plak ya da eğlence şirketlerin altındaki sanatçılardır, bu bağlamda onların dediklerini yapmak zorundadırlar. Müzik ya da stil tarzları fark etmez, çünkü her şeyi onaylatmaları gerekir aslında. Şirketler müziği satılacak bir mal olarak görürler bu sebeple yaratım aşamasındaki çoğu sanatçı bu sistemin çarkları arasında psikolojik bunalım yaşar.
 Bağımsızlar ise adı üstünde bir müzik şirketine bağlı değildirler, bu da onlara sanatsal nefes alma alanı sağlar. Ama asla aşırı ünlü olamazlar çünkü ellerindeki sunmaları için uygun tanıtım gereçlerine sahip değillerdir genelde. Eskaza birisi fark edilir ciddi ciddi ün kazanırsa zaten şirketler bala koşan arılar gibi ona koşacak ve tatlı bağımsıza da sonunda prangalar vurulacaktır. Ya da sonsuza dek bağımsız kalacak ve elindekilerle yetinecektir. Genelde bunu yapmazlar.
 Müzik piyasasında da şu anda her şeyde olduğu gibi para konuşur tabi. Bu yüzden yeterli derecede zenginseniz -ya da aileniz öyleyse- kendi kendinizin patronu olabilir ve bağımlı görünümlü bir bağımsıza dönüşebilirsiniz. Mesela babam sağolsuncu Lana Del Rey gibi :D Ama genel yol önce bağımlı olup para toplamak sonra kendi kendinin patronu olmaktır. Disney veledi olarak başlayıp bir boybandden bugünlere gelen süper karizmatik Justin Timberlake de buna hoş bir örnek olur mesela.

 Yani... Böyle işte XD

8. Sizce en güzel ve en kötü duygular neler? Nedenlerini söylemeyi unutmayın.

 Her duygu güzel bence. Bunu bir tür über pozitiflik ışını olarak söylemiyorum, çünkü değilim. Aslında oldukça karamsar bir insanımdır. Ama bir şeyler hissedebilme hali güzel. Ne olursa olsun.

9. Bu adam benim idolüm dediğiniz biri var mı? Varsa kim? 

 Var, Key. Benim biricik idolüm bebeyim pembe taytlı gökkuşağı pelerinli supergayim asgfahgsfhgafsh

 Hayır, belli bir idolüm yok. Olması gerektiğini de düşünmüyorum, bir insanı tamamen beğenebilme ve baştan aşağı örnek almayı mantıksız buluyorum çünkü. Takdir ettiğim bir çok insan var ama.

10. Şu an neredesin ne yapıyorsun ve bundan on yıl sonra nerede ne yapacaksın? Bu hayattaki amacın ne? Ne için yaşıyorsun?

  Şu an odamdayım bir r yazıy... Şimdi i yazdım. Bak şimdi de w oldu. Şu anda da asfaghsfahgfsahgfdhafh dedim ki random gülmek oluyor bu. Şimdi de bir... Ne yazsam ki? :P

 Bundan on yıl sonra İspanya'da bir sokakta yürürken 10 yıl önce müzik üzerine blog yazardım diye düşünüyor olacağım.

 Hayattaki amacım? Ben de fena halde merak ediyorum. Ne için mi yaşıyorum? Bunu da merak ediyorum.

 _______________________________________________

Ah... Hiç bitmeyecek sandım. Hadi ben yazdım da siz bunu buraya kadar nasıl okudunuz? asjgajhgsajgh Sıkılmadınız mı sayın okuyucu? Bir yorgunluk kahvesi yaptırayım mı?
Jjongjjooooong~ Dubuuuuu~

Yah!!! Yemeyin kahve çekirdeklerini, onları öğütüp filtreden çektikten sonra okuyucularımıza ikram edeceğiz!!
Neden her bulduğunuzu ağzınıza atıyorsunuz ki?!!!

Üzgün olmadığını ikimiz de biliyoruz Onew... O çekirdekler üzgün olmak için fazla iyiydi.
Üstelik yedikten sonra tatlı tatlı gülümsedin.
Canım  yaa, ben de kahve çekirdeği yemeyi severim biliyor musun? ^^
Ehem ehem... Neyse.
İnsanlar gitsin, konuşacağız. 
Belki artık ulvi blog maskotluğu görevinden bile alınırsın, bilmiyorum.
Düşüneceğim Dubu... Düşüneceğim.

14 yorum:


  1. Bir buçuk yıldır blogunu okuyorum Nymphe ama hibrid seveceğini tahmin etmiyordum. :D Demek istediğim ilk söyleyeceğin şeyin bu olacağını… Rockın bendeki yeri çok farklı, rockabilyden tut da punk, hard, progresif, metal hepsini çok seviyorum. Aşırıya kaçmadığı sürece avantgard da buna dahil. :D Ama dediğim gibi, aşırıya kaçmadığı sürece. Bazıları var ki ben gitarlarının akorlarını yaptıklarını sanarken onlar müziğin kendisi çıkıyorlar. :D

    Orhan Gencebay’a gelince… Arabesk içinde farklı bir tür bence. :D Ciddi söylüyorum, sadece klasik müzik dinleyen ablam bile Orhan Gencebay dinliyor ve hatta bana dinlettiriyorsa bence onu gerçekten de farklı bir genre içinde yargılamak lazım. :D
    Bu arada insan gerçekten de kendi keşfettiği müziklere daha bir bağlanıyor, daha fazla sahipleniyor, yeri başka oluyor ya onların… ^^

    Paulo Coelho “Simyacı” ile ünlü oldu ama her zaman bir tarafım neden o? Diye sormuştur. Neden Simyacı yani… Sence hangisi olmalıydı diye sorarsan da cevap veremem. Kararsızım bu konuda. :D Pietra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım ve Zahir de var mesela…
    Paul Auster zaten adaşım olmasından da verdiği öncelikle sdadas
    Hepsini okuyorum ama bir de Grange hakkında söylemek istediğim bir şey var.. Son iki senedir roman okumakta zorluk çekiyorum. Olaylar beni sıkmaya başladılar. Hiç okumuyor muyum? Tabi ki okuyorum, arada kafayı dinlendirmek lazım. Ama aşırı seçiciyim. İşte bu dönemde bile Grange okunabilirler arasında kaldı.

    İspanyol edebiyatı ve sineması demişken –çünkü karşında bir İspanya fanı var :D- İspanya müziğine de muhakkak göz atmışsındır diye tahmin ediyorum, ben çok seviyorum, çok farklı bir havası çünkü. Eee araya sıkıştırmayı düşünür müsün? :D

    Modern Türk Edebiyatı’na gelince… Ahmet Altan’ı cidden seviyorum. Ahmet Ümit de iyi biraz yazar ama dediğim gibi roman okumak zor geliyor, o yüzden çok okumadım. Şuan Macar Tefrika-i Müteferrika diye bir kitap okuyorum. Solmaz Kamuran’ın. Normalde Türk yazarları nadiren tercih ederim. Bunu da şans eseri okumaya başladım ve cidden çok beğendim. Henüz bitirmedim ama Kiraze isimli diğer kitabını da okumayı düşünüyorum. Bir göz at belki seversin. Ha bir de Ruh-i Mücerret’le popüler olsa da önceki kitaplarının daha iyi olduğunu düşündüğüm Murat Menteş, bir de yine onunla benzer tarzda yazan Alper Canıgüz var. Muhakkak oku diyemem çünkü tarzını tam bilemiyorum ama bir göz atabilirsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. addsads sığmadı devam ediyorum

      Yönetmen de olurdu aslında ya… :D Bu bağlamda Tim Burton’ı da söyledin varsayıyorum. Lord of the Rings, Star Wars… Onlar bir efsane zaten, listeye almıyoruz onları :P Kim Ki Duk fanı olduğunu zaten biliyordum, oradan çıkarımla Kar Wai izlediğini de tahmin etmek zor olmuyor. :D

      WHITE CHRISTMASSSS!!! Sonunda ya şu diziye benim kadar değer veren birini gördüğüme çok sevindim. Tartışmasız en sevdiğim Kore dizisidir kendisi. Ayrıca hayatımda atlamadan izlediğim tek Kore dizisidir. Ki ben dizi izlemeyi de fazla sevmem. Her şey en fazla iki saat içinde sonuca ulaşmalı benim için o yüzden film izlemeyi çok sevmişimdir her zaman. Ya da filmlere alışınca dizi izleyemez oldum diyeceğim ama hiçbir zaman dizi takip etmedim. Bigbang Theory tamamen başka bir şeydir, istisnalar kaideyi bozmaz. Zaten kendisi 20 dakika içinde sonuca ulaşan bu yüzden de kalbimin birincisi olan bir dizi. Konuya geri dönecek olursak, aynı şeyi ikinci kez duymaya tahammül edemeyen ben kalktım White Christmas’ı ikinci kez izliyorum ve yarıladım. Daha ötesi olamaz bence :D

      Yalnız Led Zeppelin’i öyle bir anlatmışsın ki bol bol dinlediğim ve sevdiğim ben bile “bunlar neymişler abi?” dedim, hehe :D Sende “Güzel bir acı.” Bende “Huzurlu bir acı.” şeklinde inikas ediyor ve bence evet, mazoşistiz. :D

      Tamam idare ediciğiiim. :D Babam sağolsuncu Lana Del Rey deyince aklıma geldi. Bir arkadaşım var, hit müzik karşıtı, Lana Del Rey’i cidden seviyorduk ama Young&Beautiful popüler olunca kızdı, artık sevmiyor. Ben mi fazla gamsızım bilmiyorum, bu şekilde popüler olmasını hiç iplemiyorum nedense. Belki kadının sadece sesini sevdiğim içindir, bir kontraltoyu nasıl sevmezsin ki?

      sddsdasdsa Key… asdsdasdsadasd Yalnız son 3 soruda kolaya/kısaya kaçtığını fark etmedim değil ama ellemiyorum :P Yorumun uzunluğa bak, heyt be

      Sil
    2. Neden? Albüm incelemelerimde hep "bak buna bunu katmışlar ayyy ne güzel şarkı olmuş ama ben yirim seni hayın" diyorum ya :D Hiphopsız yaşayamayan kpop dinliyorum üstelik. Sevdiğim çoğu grup/müzisyenin ne halt ettiği belli değil, mesela son takıntım Glen Check ya da daimi takıntım Zion T. gibi. Güzel şeyler yapıyorlar gerçi, çok güzel şeyler :D

      Ben bir ara experimental müziğe de takmıştım mesela. Oturmuş laboratuvarda yapılan tuhaf tuhaf şeyleri dinliyordum. Enteresan bir dönemdi.

      Orhan Baba gerçekten ayrı. Hatasız Kul Olmaz'ın Köprüyü Geçmek'teki akustik versiyonunu alıp hayatıma yapıştırmak istiyorum.

      Evet, Zahir de güzeldir. Aslında yukarıda ismini anmadım ama Veronika Ölmek İstiyor da beni etkilemiş bir kitabı. Sanırım bir tek Elif'le sorunum var benim. Üstelik sevdiğim bütün yazarların zayıfladığını düşündüğüm bir dönemde okumuştum sağ olsun, görüşüme katkıda bulunmaktan başka bir işe yaramadı. Simyacı ile popüler oluşuna gelince... Verdiği ders yüzünden olsa gerek diye düşünüyorum. İnsanlara mutluluğun zannettikleri kadar uzakta olmadığını hatırlatan bir kitap Simyacı; okuyup kapattıktan sonra bir şeyleri uzaklarda aramak yerine bir de yakınıma bakayım dedirtiyor. Benim de kişisel olarak favorim değil, kimi zaman Paul Coelho deyince aklıma bile gelmiyor ama sebebi bu olabilir.
      Kazanan Yalnızdır da bütün o şaşaanın arka planına olan romantik yaklaşımı açısında güzeldir mesela.

      Ah, ben de İspanya hayranıyım ve tabi ki İspanyol müziği de dinliyorum. Nesinden bahsedeyim?

      Ben Kiraze'yi okudum, zaten yazarın en ünlü kitabı değil mi? Söylediğim gibi tarihi şeylere aşırı meraklıyım, Osmanlı sarayı ve harem ise özel ilgi alanlarımdan biri. Tarihte kadınların izini sürmekten hoşlanıyorum ben. Bu tarzda şeyleri seviyorsan Teoman Ergül'ün Nurbanu'su, An Chamberlin'in -yazarın ismine şu anda tekrar baktım çünkü hatırlayamadım- Safiye Sultan'ına da bakabilirsin. Tarihi entrika romanları genelde yalan yanlış şeylerle dolu olsa da kafa dağıtmak için iyidir :D
      Diğer iki yazara ise bakacağım, çünkü daha önce hiç okumadım.

      Lars Von Trier de severim bak yönetmenlere gireceksek. Dancer In The Dark'ı tekrar izleyesim var bu ara. Almadovar'ın da hangi filmini seçeceğime karar veremedim mesela. Kika'yı kara mizah ya da absürt komedi olarak çok seviyorum, izlerken çok eğlenmiştim ama Los Abrasoz Lotos ya da Todo Sobre Mi Madre de sevdiklerim arasında. Özellikle Todo Sobre Mi Madre daha fazla Almodovar hakkında olduğundan yeri ayrı bende.
      Eminim daha sevdiğim bir çok film vardır, zaten bu tarzda sorular afallatıyor beni.

      İlk defa bir Kore dizisini başından kalkmadan izlemiştim White Christmas'la. Hiç böyle bir şey beklemiyordum başına oturduğumda. Sonuçta Kore lise dizileri malum yani. Hatta ilk başladığında kesin iyi kalpli çocuğun kıza karşı olan aşkı karşılıksız kalır zeki ama soğuk olan onu kapıp gider Kore dizisi değil mi?'ye bağlamıştım. Ama ilk bölüm bitti ve bütün ön yargılarımı da beraberinde götürdü. Karakterlerin derinliği ve çeşitliliği, oyunculukların standartın üstünde olması, konusu... Her şeyiyle iyi bir dizi White Xmas. Ayrıca müziklerine de değinmek lazım, çünkü dizisinin OSTsi çok iyi. Zaten Kang Mi Reu'nın ekrana AC/DC ile girmesi benim şimdiye kadar bir Kore dizisinde gördüğüm en iyi müzik/sahne/karakter uyumlarından birisi. Woobin'e daha o anda tutulmuş olmam da cabası :D

      Sığmadı naaaaaan!!!+

      Sil

    3. Big Bang Theory'yi ben de izler ve severim bak. Sheldon ve Raj.. Adamlarım benim :D Happy Endings de kısa absürt arkadaş sitcomlarını seviyorsan bir bak derim.

      Led Zeppelin... Zaman makinesi icat edilsin ilk yapacağım 77'deki Madison Square konserlerine ışınlanmak olacak diyen bir insanım ben. Salak bilim adamları, hala halledemediler şu işi aghfshagfshafh

      Hit müzik karşıtı mı? O olayı da hiç anlayamacağım sanırım. Güzel müzik güzel müziktir neden ünlü oldu diye nefret edersin ki? Eskisi gibi sevmeme durumunu çözebiliyorum sonuçta bebeyim dediğin şeyi her yerde duyunca insan bir ıyyy oluyor. Ama gene de... Ama arkadaşına söyle Lana Del Rey Young&Beautiful'dan önce de gayet popiydi, benim bu tarzda müziklerle alakası olmayan oda arkadaşım bile kim olduğunu biliyordu çünkü :D Yanlış izlenime kapılmış o başından beri~kkkkkk

      Kısa ama net cevaplardı şimdi hakkımı yeme aghsfhgafshgafh
      Ve tek geveze olan sen değilsin buralarda... Ne yazdım ben bu kadar?!

      Sil
  2. K-pop farklı bir şey çünkü, onu genellemeye dahil etmiyorum ben. K-pop öncesi ve sonrası diye müzik hayatımı ikiye ayıracağım resmen. :D Hiphop sevmeyen ben şimdi underground semalarında geziyorum, bu nasıl bir çelişki farkında mısın? :D Cidden, ne halt ettikleri belli değil ama kendilerine has bir tarzları var. Ritminden bile Zion’dur bu diyebiliyorsun.

    Müzik? Kendi sevdiğim şeyleri başkalarının ağzından dinlemeyi seviyorum. Hiç başka bir blog açıp genel dünya müziği üzerine yazmayı düşündün mü? Gaz verebilirim bak bu konuda. :D

    Evet bilmem kaç dile çevrilmiş falan filan. Hayır, kesinlikle entrikayla aram yok. :D Daha doğrusu kadınlarınkine tahammül edemiyorum. Bazıları çok zekice bile olsa hemen hepsindeki sinir bozucu duygusallık bana kafayı yedirtiyor.

    Sanırım Christmas’da çoğu insanın favori Mireu’dur. Cidden müzikleri muhteşem, bazı sahnelerde gözümü kapatıp müziği dinliyordum mesela. Neyse daha fazla yorum yapmayayım, ikinci kez izlememin nedeni hakkında güzel bir yazı yazmak çünkü. :D

    Adını çok duydum, şubat tatilinde yapılacaklar listeme Happy Endigs’i eklemem lazım. :D

    Ben bile sadece gülmüştüm, bir şey söylememiştim, sakin ol. :D Tamam ileteceğimm. Bu arada… Kendisi adaşın ve Led Zeppelin’i de çok sever. :D

    Bugün blogspot infilak edecek bizim yüzümüzden :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı sendrom bende de var ama sonuçta müzik müziktir :D Ben önceden de hiphop dinlerdim ama çok sığ olarak. Kpopa daha doğrusu Epik High'ı keşfedip onlardan undergrounda dalmamla ilerledi. Şimdi en çok dinlediğim müzik genrelerinden birisi neredeyse :D

      Yok ya... Burasıyla zor başa çıkıyorum çoğu zaman bir şey yazmıyorum bile, bir de başka bir blog... Hayır sağolun efenim :D

      Ben entrika severim, özellikle kadın entrikası~kkkkk Ama zekice olması lazım, dediğin gibi ben de okurken duygusal kadın dramına katlanamıyorum.

      Yaz da okuyayım ben de madem. Kendim dizi inceleme yazısı yazmıyorum ama White Xmas hep içimde uktedir, gelir senin blogunda kaynatırım hakkında :D

      Ah, cidden mi? İyi de Led Zeppelin de en baba gruplardan biri annem bildiğin ünlüler yani asghfaghsfah Arkadaşını anlamıyorum~kkkkk Ama Led Zeppelin seven insanlar hep sevmişimdir XD

      Bişi olmaz, bişi olmaz. O ne badireler atlattı :D

      Sil
  3. Zorlamiciğım çünkü gerçekten zahmetli işler bunlar :D

    Olur, 4 bölüm kaldı. Sonra sahalara dönüş yapıyorum :D Yalnız bu dört bölümü izlemem iki ay da sürebilir sadasdsa

    Kendisi sıkı bir rock dinleyicisi o yüzden rock söz konusu olduğunda ünlü olmasının bir önemi yok :D O pop müzikten ve özellikle hit olanlarından hoşlanmıyor.

    Bu arada aklıma gelmişken… İdolünüz var mı? Sorusunu neden kimse tam okumuyor? Varsa kim? Yoksa siz anlatın demişim ama ohooo bir kişi bile anlatmadı. Niye iplemiyorsun beni? :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. asgahgsfahgfsahgh İtiraf ediyorum verecek tam bir cevabım olmadığı için o kısmı atladım. Büyük ihtimalle herkes de bu sebepten es geçmiştir~kkkkkk
      Henüz olmak istediğim ideal kişiye karar vermedim, bunu zamanla olgunlaşarak bulacağımı düşünüyorum sadece. Kendimde memnun olmadığım kısımları törpülemeye çalışıp kendimi daha da memnun edecek bir kişi olma çabasındayım o kadar.

      Sil
    2. niye iplemiyorsun olmuş, -sunuz olacaktı. Bana ne bilmiyorum ama insanların bazı düşüncelerini çok merak ediyorum. İnsanı tanıyor olsam da olmasam da. Dediğim gibi merak işte :D
      Aslında bakarsan ben de bir türlü karar veremiyorum da bu konuda, milletten otlanayım dedim, biraz ondan biraz bundan belki bir Power Puff Girls olurum asdsadasdad

      Sil
  4. Bana yazacak bir şey kalmamış sanki...

    Merhabalar

    Çok açıklayıcı bir mim yazısı olmuş, ben de yapmak istiyorum ama çok uzun olur diye hiç uğraşmıyorum.
    Aklımda kalanlardan bahsedeyim.

    Kitap Cengiz Aytmatov tavsiye edebilirim, Onu o Beyaz Gemi'si beni alıp götürmüştü ve diğer kitapları
    Halide Edip'in Mor Salkımlı Ev adlı biyografisi en sevdiğimi kitabıdır. Anlatımını pek sevmesem de bir kaç kitabını okumuştum.

    Game of Thrones yeni sezonu bekliyorum.
    Film en son A Win the Clouds izledim. Keanu Reeves severim.
    Back to the future hayranıyımdır. Bu film benim için bir efsanedir.

    Müzik: Justin Timberlake çok severim, özellikle justified albümündeki şarkılar çok iyiydi. Uzun zamandır What goes aroud... şarkısı zil sesimdir. Şarkının girişindeki saz melodileri harikadır...

    Nymphe benden bu kadar. Senden uzun bir yazı, benden küçücük bir yorum.

    İyi haftalar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmak istiyorsan mimi alıp gidebilirsin zaten birine göndermeyi unutmuşum. Bu yazdığım sadece ikinci mim sanırım o yüzden... :D Gerçekten al yani, devam etsin. Çünkü Paul'un hazırladığı sorular gerçekten güzel :)
      Ben Cengiz Aytmatov'dan Gün Olur Asra Bedel, Servi Boylum Al Yazmalım ve Dişi Kurt'u okudum. Sonuncusunda bir hayvanın ağzından böyle bir vefakarlık öyküsü anlatması çok hoşuma gitmişti. Ama Beyaz Gemi'yi hiç okumadım, yarın da kütüphaneye gideceğim. Eğer varsa alayım :D

      Cidden yazacaksan mim benden ana geçsin bak.

      Sil
  5. Yazini okuduktan sonra mp3umu acip karisik calma moduna adim, bir seyler cizeyim dedim. Karsima cikan ilk sarki Jeff Buckley- Hallelujah oldu. Bu sakiyi dinlemek icin bir kenara yazmistim ve mp3umde oldugundan haberim bile yoktu. Cok hos bir tesaduf oldu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten ilginç bir tesadüf olmuş :)

      Sil
  6. "Çünkü dinlerken ağlayacağım, tepineceğim, her türlü duyguyu gerektiğinde neredeyse kasıklarımda hissedeceğim -yargılamayın, Plant neredeyse sahnede orgazm geçiriyor bazı şarkılarında- şarkılar yaptılar. Çünkü onlar Led Zeppelin."

    Vuhav! Vuhav! Vuhav!

    Bir gruba olan sevgi ve hele de LZ'nin müziği ancak bu kadar iyi anlatılırdı herhalde diyor ve gidiyorum :3

    YanıtlaSil